MHP'nin değişim sorunu...

Adı ne olursa olsun. Eğer rejim demokrasi ise rejimi yönetecek partiler de liderleri de, yönetim kadrosu da demokrasiyi içselleştirmiş olmalı..

Eğer, demokrasiyi yönetecekseniz zorba, baskıcı, totaliter davranamazsınız.

Eğer, hukuk devletini yönetecekseniz yaşam düzeniniz, davranışlarınız buna dayalı, uygulamalarınız, politik olsun olmasın tüm kararlarınız hukuka dayalı olmalıdır...

MHP yönetiminin öncelikli eksikliği bu...

Demokrasi sorunu...

MHP yönetiminde tek kişi egemenliği ve tek kişide de öfke var...

Kurumsal kişilik yerine, liderin kişiliğine bürünmüş bir parti görünümünde...

Bu sebeple acil olarak, tek kişinin egemen yönetimi mutlakıyetten partinin kurtulması, demokrasiye, halk düzenine ve hukukun üstünlüğü ilkesine geçmesi ve buna göre yönetilmesi gerekiyor.

Bahçeli böyle bir yönetimi sevmiyor!

Diyelim ki birine öfkelendi ve restini çekti. O kişinin işi bitmiştir.

Artık o kimse ağzı ile kuş tutsa dahi partinin hiçbir biriminde adı anılmayacak, kendisinden söz edilmeyecek ve partinin içine sokulmayacaktır. Tüm etkinlikler ona kapalı.

İşte Ozan Arif örneği...

TV'de yok...

Gazetelerde yok...

Gecelerde yok...

Sosyal etkinliklerde yok...

Sanki aforoz edildi...

Kutsal kâseyi o kırdı sanki.

Tıpkı "Esad'ın bir gecede Esed" olması gibi bir şey.

Geçmiş silindi sanki.

Anılar tükendi.

Bütün o kasavetli günlerde yaşadıklarınız kimin umurunda?

O, üç beş kişiyi bulamadığımızda birbirimize sarılıp ısındığımız geceler hiç yaşanmadı sanki...

O, kimselerin hiç birimizi aramadığı günlerde çaresizliğimizi paylaştığımız anılar hiç var olmadı sanki...

Her şey tek kişinin tek cümlesiyle unutuluverdi ve sessizliğe gömüldü...

Yüceltilmiş bir otorite, bütün zamanları, anıları, geçmişi, tüm yaşanmışlıkları yok edip üstüne çıktı.

Heyhat!

Otorite ve baş eğme ilişkisi son bulmadıkça, MHP'nin Türkiye'yi yönetmesi zaten mümkün değil...

Bu sebeple kim yönetirse yönetsin, yönetenin adı ne olursa olsun, yapılması gereken ilk iş, mutlakıyetin yerine demokrasinin getirilmesidir.

MHP içindeki siyasal mücadele aslında budur.

Bir çeşit, demokrasi mücadelesi.

Bir çeşit, totaliter liderlik sultası.

Bir çeşit, "eğil, eğildiğin kadar yücelirsin" kültürünün bitmesidir.

Akşener veya Oğan ilk çıkışlarında olumlu bir dil kullanarak parti içi hoşgörünün örneklerini verdiler. İkisinin de dilinde sertlik, ötekileştirme, ağır suçlama yoktu.

Güzel bir ölçü...

Olması gereken dil...

MHP, dava/ideoloji partisidir... Düşman kardeşler partisi değil. Rakiplerin çekişme alanı da değil. MHP, Türk milliyetçilerinin iddialarını iktidara taşıyacağını ve bu iddialarına uygun siyasetle ülkesini çağlar ötesine taşıyacağını söyleyen parti. Bu sebeple, kavga dili kullanılmamalıdır. "Herkes bizimdir, biz de herkesiniz" ilkesinden hareket edilmelidir.

Akşener ve Oğan'ın siyaset dilini demokrasiyi içselleştiren bir söylemle kullanıyor olmaları umut vericidir.

Üslup doğrudur.

Anlatım doğrudur.

Yöntem de doğrudur.

Sırada şu vardır: MHP'yi tarihsel vizyonu ve misyonuyla birlikte, en ufak bir zarar görmesine müsaade etmeden, olması gereken doğru çizgiye çekmek ve bunun için de delegelerin iznini almak.

Buyurun görev sizindir..

Yazarın Diğer Yazıları