MHP, otoriterleşme ve parti gelenekleri
MHP yönetiminin milliyetçi gelenekleri yaşatıp geliştireceği yerde otoriter bir çözümle ortadan kaldırmayı seçmesi aklı başında olan herkesi kaygılandırıyor. MHP, başta ocaklar olmak üzere temel kurum kodlarında meydana gelen veya gelebilecek birtakım arızaları giderme yolu olarak en ilkel ve kaba yöntemi seçiyor.
Kapatalım.
Engelleyelim.
Yaşatmayalım.
Bu otoriter, buyurgan ve kendini sürekli haklı gören bakış, elbette eleştiriye de tahammülsüz. Sadece bununla da kalsa neyse dersiniz; bir de alınganlık var. Yansıyan davranışlardan görülüyor.
Öncelikle parti içi muhalefete karşı ortaya çıkan tahammülsüzlük beraberinde parti içi demokrasinin gelişmesini de engelliyor. Parti içinde muhalifsiz kalan parti iktidarı, bu davranışıyla, fikren türdeş olduklarına bile tahammülsüz olduğunu dışa vurmuş oluyor. Ortaya çıkan bu tahammülsüzlük kültürü, kendi fikirdaşına dayanamayan, eleştirilerini dinlemek istemeyen, onun hukukunu yok sayan ve çoklu düşünmeyi her seferinde engelleyen parti rolünü yüklüyor MHP’ye. Böyle bir partinin toplumun tümünü demokrasiyle yöneteceğinden şüphe duyulur.
Niçin?
Çünkü her seferinde parti içi muhalefeti tasfiye ederek muhalefetsiz kalan parti iktidarı, ister istemez eleştirinin önünü kestiğinden kapalı bir sistem haline dönüşüyor. Başka bir ifadeyle aynaları kırdığından kendini göremiyor. Fikirdaş olduğu kendi içinden muhalefetle birlikte yaşama, birlikte sorun çözme, birlikte eleştirilere katlanma, birlikte yapılanma rollerini hiç oynamadığı için de demokrasi kültürü, yani alışkanlıkları kazanmamış oluyor.
Bu durumun beraberinde getirdiği bir önemli sorun da şudur: Reis kültürü. Tahammülsüzlük kültürü beraberinde otoriterleşmeyi, otoriterleşme de reis kültürünü besliyor.
Demokratik parti yönetimlerinin benimseyeceği şey, reis kültürü değil, seçilmiş demokratik liderliktir. Eş deyişle eşitler arasında birinci olduğunun farkında olarak davranan demokratik lider kültürüdür.
Partiler, uygulamaları, örgütsel davranışları, olaylara karşı geliştirdikleri tutumlarla zaman içinde kurumsal kültür oluştururlar. Kültür yaşanılan şeydir. Parti kültürü de partililer tarafından yaşanır. Kültürün yaşanılırlığı sebebiyledir ki parti içinde görev alan bireyler, hem ülke siyasetini öğrenir hem de genel siyaseti öğrenir. İşte bu yönüyle partiler uygulamalı siyaset okulları sayılmaktadır.
Türkiye’de istenildiği gibi demokrasi gelişmiyorsa, beklenen hukuk devleti normları zaman zaman askıya alınıyorsa, sebeplerden biri, partilerin demokratik siyaset okulu olduklarının bilinciyle hareket etmemeleridir.
Türkiye siyasetinin birer aktörü olan siyasi partilerde iç muhalefet çoğu kere parti düşmanı gibi algılanmakta, fırsatı bulunduğunda parti iktidarınca en kısa zamanda ortadan kaldırılmaktadır. Kendi kurum kültürü içinde muhalefetle yaşamayı öğrenmek istemeyen partiler, zamanla ülkeyi yönetmek üzere iktidara geldiğinde aynı şekilde otoriterleşmeye, mümkünse muhalefetsiz ülke yönetmeye yönelmektedir.
Bu yönüyle Türkiye’de parti içi demokrasi sorunu genel bir durumdur. Temelde aynı oldukları halde MHP’nin öteki partilerden farkı, otoriterleşmenin boyutuyla ilgilidir. MHP’deki reis kültürü, partinin tarihsel birikimi olan geleneklerin ortadan kaldırılması, parti içi muhaliflerin anında tasfiyesi, gerektiğinde şiddete yönelme, diğerlerine göre biraz daha otoriter, daha hazımsız görüntü vermektedir. Nitekim 57. hükümet döneminde Sayın Somuncuoğlu’nun başına gelenleri ve daha başkalarını Sayın Sabahattin Önkibar önceki günkü köşe yazısında anlattı.
Partiler, birer uygulamalı siyaset okulu olduğuna göre, gençler, kendinden önceki tecrübeli partili büyükleriyle birlikte ülke sorunlarını çözmek için demokrasiyi, hukuk devleti olmanın önemini, yurttaşlık bilincini, vatanseverliği, ülkeye hizmetten alınacak bireysel doyumu burada öğreneceklerdir. Bu sebeple MHP yöneticilerinin Erciyes Kurultayı başta olmak üzere MHP’nin kurumsal kültürünün bir parçası olan özellikleri ortadan kaldırmak yerine geliştirerek geleceğe taşıması gerekir. Parti gelenekleri içinde demokrasiyi geliştirerek, yaşanır kılması icap eder.
Kılmasa n’olur?
...