Merkez çökünce ikame sıkıntı veriyor

Türkiye derin bir yapısal değişim geçiriyor. Bu değişimin yönetim ve kumanda merkezinde AKP var ve AKP, değişimi yönetirken, gelişim çizgisine uygun bir değişim politikası izlemek yerine, değişimi Milli görüşçü gelenekten beslenen argümanlarla ilişkilendirerek yönetmek istiyor. Bu anlamda değişim zorlaması da, ister istemez krize dönüşüyor. Hatta hesaplaşmaya varıyor. Zaten işlerin doğal akışının dışına taştığını çatışmanın şiddetinden anlıyoruz Aksi halde değişim kendi çizgisinde ilerleseydi ve biz bunu fark etseydik kimse kriz yaratacak derecede rahatsız olmayacaktı.
Gerçi denilebilir ki değişim varsa, elbette değişen olduğu için değişene karşı olan da olacaktır. Buna bir itirazımız olamaz, ancak nereye değiştiğini sorgulamayan bir toplum da olamaz. Öyle ise, değişimin yönelimi, hedefi, en sonunda topyekûn hepimizi vardıracağı yer önemlidir. Önemli olduğu içindir ki kaygılarımız ve endişelerimiz vardır.
Türkiye’de darbelerle sürüp giden devleti ayakta tutma geleneği, beraberinde merkez partilerinin varlığını ortadan kaldırdı. DP, AP ve DYP çizgisinin aradan çekilmesiyle ortaya çıkan boşluğu, köktenci bir geleneğin bozulmasıyla türeyen AKP’nin dolduruyor olması, ister istemez kaygıları artıracaktı. Nitekim artırıyor. Türk siyasal tarihi içinde merkez sağın darbeler yoluyla tasfiye edilerek, yerine rejim karşıtlığından beslenen bir siyasal akım olan Milli Görüş içinden çıkan AKP’nin merkeze oturtulması başlı başına bir yıkımdır zaten.
Neden?
Çünkü DP-AP-DYP çizgisiyle sürüp gelen merkez sağ gidişat ve eklektik olarak demokrasi geleneği, kurumsallaşamadan çökertilmiştir. Partiler kurumsallaşamazsa, parti kültürü de ortadan kalkar. Değerleri, normları, vaziyet alış ve tutumlarıyla merkez sağın gelenekselliği ve güveni ifade ediyordu. Onun böylesine tesviye edilerek yerine AKP’nin ikame edilmesiyle Türkiye demokrasisi en büyük yıkımı yaşamış oldu. Çünkü merkez sağ, bir yönüyle milliyetçi, muhafazakâr, bir yönüyle Batıcı olan ve toplumsal değerleri demokrasi içinde taşıyan, devleti kuran irade ile arasına sınır koymayan, kısaca ortalama yolu temsil ediyordu. Öyle olduğu içindir ki, merkez sağın getirdiği yenilik, ne getirirse getirsin, tartışılsa, karşı konulsa bile en nihayetinde herkes değişimin devletin kuruluş amaç ve sınırları içinde kalacağını, kurulu devletin bundan zarar görmeyeceğini, devlet kurumları arasında derin çatışmalara varan bir oluşuma yol açmayacağını biliyor olurdu. Mesela hiç kimse üniter yapı bozulur mu endişesine katılmaz, Atatürk’e varan bir karalama olup olmayacağından endişe duymazdı.
Aynı şeyi AKP için söyleyemiyoruz. Onun her yaptığından şüpheleniyoruz.
Niye? Çünkü AKP gerçek anlamda merkezin partisi olma güvenini veremiyor. İşte bu sebeple değişimi onun yönetmesi karşısında endişeleniyoruz.
Diyoruz ki: diktatörlük mü geliyor; ülkemiz federe devletçiklere mi bölünecek! Geçmişte var olan Atatürk tavrınız, düşmanlığa mı dönüşecek? Yaptıklarınız Cumhuriyetin kurucu kadrolarıyla hesaplaşma mı? En önemlisi “değişim” dediğiniz şey, zorunluluğa mı dayanıyor, yoksa sizin için duyduğumuz kaygılarda mı kaynaklanıyor? Bunları bilmemiz ve emin olmamız lazım.
Milliyetçi-muhafazakâr değerlerden beslenen, demokrasiyi özümsemiş merkezin yerine, salt muhafazakâr değerlerden beslenen, uçta duran köklerden türemiş ve büyümüş kadroları ikame etmek demek, ister istemez çatışma demektir. Nitekim orduyla, türban meselesi dolayısı ile resepsiyonla yaşanan, yargı sistemiyle sürüp giden tüm çatışmaların ana teması budur. Ve ister istemez bu çatışmalar, yeni gelenin eski bünyeye uyum sürecinde yaratacağı karmaşayı, kurumlar arasında anlam arayışlarını, doğurmaktadır. Siyasal alana geniş açıyla bakıldığında anlaşılacaktır ki, AKP her ne yaparsa yapsın bir müddet daha sorun olmaya devam edecektir.
Bu durum, dengelenme, durulma sürecine kadar devam edecektir. Toplumsal bünye kadar siyasal bünye de bir biçimde merkezle arasını düzenleyecek ve bu arada merkezin yeni sahibi de yeni yerine alışmak için içine doğduğu bünyesi kabullenecektir. Karşılıklı kabullenmeler oluncaya kadar, çeşitli alanlarda karmaşa sürecektir.
Ümit Özdağ Hoca “Türkiye’de asıl sorun AKP” derken ne kadar haklıdır.

Yazarın Diğer Yazıları