Marka imajı yaratmak
Bir marka sadece bir isim veya logo değildir. O, bir hikâyedir. Müşterilerin kalplerinde yer ederek onlarla duygusal bir bağ kurar.
Markanın imajı bu hikâyenin nasıl anlatıldığına bağlıdır.
Tıpkı bir roman kahramanını sevdiğimiz gibi bir markaya da bağlanabiliriz. Bu bağ markanın değerlerine, vizyonuna ve müşterilere verdiği öneme dayanır.
İnsanlar kendilerini bir markada bulduklarında o markaya sadık kalırlar.
Bir şirketin en değerli varlığı markasıdır.
Tıpkı bir insanın kendisini nasıl gördüğü gibi bir şirket de kendini nasıl tanımlamak istiyor?
Bu tanımlama; şirketin değerleri, hedefleri ve müşterilerine sunduğu özellikler üzerine kurulur. Şirketin 'marka kimliği' olarak adlandırdığımız şeydir.
Peki, müşteriler bu şirketi nasıl görüyor?
Bu da 'marka imajı' olarak adlandırılan şey. Yani, marka kimliği şirketin aynadaki yansımasıysa, marka imajı ise müşterinin gözündeki yansımasıdır.
Şirket müşterilerine bir mesaj verir ve bu mesajın nasıl algılandığı şirketin başarısı için çok önemlidir.
Müşterilerin bir markayı nasıl algıladığı o markayla yaşadıkları deneyimlere bağlı olarak sürekli değişir. Bu yüzden şirketler müşterilerinin zihninde olumlu bir izlenim yaratmak için sürekli çaba göstermelidir.
İyi bir ürün, kendine özgü bir tarz ve müşterilere sunulan ekstra değerler güçlü bir marka imajının temel taşlarıdır.
Bir markanın kalbi kuşkusuz ki sunduğu ürünlerdir.
Tıpkı bir dostun size her zaman destek olması gibi iyi bir ürün de tüketicinin ihtiyaçlarına tam anlamıyla yanıt vermeli, hatta onları şaşırtmalıdır.
Ürünlerimiz sadece işimizi görmesiyle kalmamalı, aynı zamanda bizi mutlu etmeli, içimizi ısıtmalıdır.
Tıpkı sevdiğimiz bir şarkının bizi coşturması gibi iyi bir ürün de tüketicinin ruhuna dokunmalıdır.
Ürünlerimizin kalitesi markamıza duyulan güvenin en önemli göstergesidir.
Tıpkı uzun yıllardır güvendiğimiz bir arkadaşa olduğu gibi kaliteli ürünlerimiz sayesinde tüketicilerimiz bize her zaman güveneceklerdir.
Bu güven sayesinde aramızdaki bağ daha da güçlenecek ve onların gönüllerinde özel bir yer edineceğiz.
Her markanın kendine özgü bir kişiliği var, tıpkı insanların olduğu gibi. Kişilik markayı diğerlerinden ayıran parmak izi gibidir.
Kendi değerlerine ve inançlarına sahip, kendine özgü bir sesi olan bir arkadaş gibi düşünebiliriz.
Bu sayede insanlar markayla duygusal bir bağ kurarlar. Tıpkı güvendiğiniz bir dostunuza olduğu gibi markayı hatırlarlar, severler ve çevrelerine tavsiye ederler.
Markanın logosu, renkleri, kullandığı kelimeler, hatta yaptığı reklamlar bile bu kişiliği yansıtır.
Bir marka sadece sattığı ürünle değil, müşterilerine sunduğu deneyimle de değerlidir.
Ücretsiz kargo, teknik destek gibi pratik kolaylıkların yanı sıra, müşterilerine güven veren, onlara özel hissettiren bir marka olmak da çok önemlidir.
Örneğin, bir müşteri ürün alırken sadece ihtiyacını karşılamakla kalmaz, ayrıca kendini özel hisseder, o markanın bir parçası olduğunu düşünür.
Bu sayede müşteriler bir markaya sadece bir kez değil, tekrar tekrar dönerler ve hatta arkadaşlarına önerirler.
Kısacası; başarılı bir marka müşterilerinin kalplerine dokunan, onlarla duygusal bir bağ kuran bir markadır.
Marka yönetimi bir markanın müşterileriyle kurduğu ilişkiyi yönetmek gibidir.
Tıpkı insanlar gibi markaların da bir kişiliği vardır ve bu kişilik müşteriler tarafından anlaşılmak istenir.
Şirket yöneticileri markalarının nasıl bir izlenim bırakmasını istediklerine karar verirler. Bu izlenim markanın kimliğidir. Müşterilerin bu kimliği nasıl algıladığı ise marka imajıdır.
Marka yönetimi markanın müşterileriyle sürekli bir diyalog içinde olmasını gerektirir.
Müşterilerin ne hissettiğini anlamak markanın onlara daha yakınlaşmasını sağlar.
Yöneticiler müşterilerin geri bildirimlerini dinleyerek ve markalarını bu doğrultuda geliştirerek müşterilerin kalplerinde daha özel bir yere sahip olabilirler.
İnsanların bir markaya bakış açısı sürekli değişir. Yaşadığımız deneyimlerden, çevremizdeki insanlardan, gördüğümüz reklamlardan ve haberlerden etkilenirler.
Bu yüzden markaların insanların düşüncelerini sürekli takip etmesi ve değişen bu düşüncelere göre kendini yenilemesi çok önemli.
Tıpkı bir arkadaşlığın zamanla değişmesi gibi marka ile müşteri arasındaki bağ da sürekli beslenmeli ve güçlendirilmelidir.
Markalar insanların ne düşündüğünü anlamak için anketler yapar, sosyal medyayı takip eder ve müşterilerle sohbet ederler.
Böylece insanların beklentilerini daha iyi anlar ve onlara göre ürünler veya hizmetler sunarlar.
Bu da hem markanın daha çok sevilmesine hem de müşterilerin daha da memnun olmasına yardımcı olur.