Siber savaşın dayanılmaz hafifliği

Siber Vatan’da her birey bir asker, her cihaz bir cephedir. Savaşın kazananı teknolojiye hükmeden değil, onu koruyabilenlerdir.

Düşünsenize, sabah uyandığınızda cep telefonunuzu elinize alıyorsunuz, birkaç mail kontrolü, belki sosyal medyada kısa bir tur derken, aslında çoktan bir savaşın ortasına çekilmişsiniz bile.

Görünmez bir savaştır bu.

Silahlar yok, patlamalar yok. Ama kimlik bilgileriniz, banka hesaplarınız, hatta evinizdeki güvenlik kameralarına kadar her şey tehlikede. Hangi ülkede yaşarsanız yaşayın, bu savaşın tam ortasındasınız.

Bugün Çin’in siber casusluk faaliyetleri, Batı’da gündemin en sıcak maddelerinden biridir. FBI’ın açıkladığına göre, Çin merkezli bir firmanın 260.000’den fazla internet bağlantılı cihazı hacklemesiyle bu tehdit bir kez daha karşımıza çıktı.

Hacklenen cihazlar arasında kameralar, akıllı ev sistemleri, bilgisayarlar var. Yani sadece devasa şirketler ya da hükümetler değil; siz, ben, herkes siber saldırıların potansiyel hedefidir.

Şimdi biraz geri adım atalım…

Aslında mesele sadece dijital cihazların hacklenmesiyle bitmiyor. Çin’in siber casusluk faaliyetleri, dünya genelinde çok daha geniş bir oyunun parçasıdır. Siber dünyada fiziksel sınırlar yok. İstihbarat toplamak, ticari sırları çalmak, bir ülkenin gizli projelerine sızmak artık hackerlar için birkaç tıklama meselesidir.

Çin bu alanda son derece organize bir şekilde hareket ediyor. Sadece Çin hükûmetinin desteklediği siber güvenlik ekibinde yer alan hacker sayısının FBI’ın siber güvenlik personelinden en az 50 kat daha fazla olduğunu söylesem? Bu bile size Çin’in bu konuda ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor, değil mi?

Gelin biraz daha derine inelim…

Çin neden bu kadar fazla siber saldırı gerçekleştiriyor? Amaç ne?

Cevap basit: Bilgi.

Bilgi, bu yüzyılın en değerli kaynağıdır. Ticari sırlar, stratejik planlar, yeni teknolojiler…

Çin’in Batı’yı hedef almasının ardında, ekonomik üstünlüğü ele geçirmek yatıyor. Şirketlerin Ar-Ge çalışmalarını çalarak, yıllar süren araştırmaları, milyarlarca dolarlık yatırımları bypass ediyorlar. Bir Amerikan teknoloji şirketinin inovasyonunu çalıp bunu hızla üretime geçiren Çin, böylece rekabette birkaç adım öne geçiyor. Hem de neredeyse bedavaya.

Şimdi diyeceksiniz ki, şirketleri ve hükûmetleri etkiler. Bizi, sıradan vatandaşları ne ilgilendirir? İşte burada yanılıyorsunuz.

Çünkü savaşın bir diğer cephesi tam da bizim günlük hayatımızın içinde. Evimizde kullandığımız güvenlik kameralarından tutun, akıllı telefonlarımıza, e-posta hesaplarımıza kadar her şey siber saldırıların hedefi olabilir.

Çin’in siber saldırıları bireylere kadar inmiş durumda. Hatta ele geçirilen veriler sadece birilerini rahatsız etmek ya da korkutmak için değil, sosyal mühendislik gibi taktiklerle kullanılıyor. Yani bir kişinin sosyal çevresine, mali durumuna veya kimlik bilgilerine ulaşarak, onu manipüle etmek mümkün hale geliyor.

Bir gün bir mesaj alıyorsunuz ve size son derece inandırıcı bir şekilde bir iş teklifi sunuluyor. Teklifin arkasında sizin hakkınızda toplanmış olan kişisel bilgiler var ve aslında bu teklif sadece sizi ağlarına düşürmek için hazırlanmış bir tuzak. Korkutucu, değil mi?

Bu artık sadece filmlerde gördüğümüz bir senaryo değil, gerçek bir tehdit. Çin’in siber casusluk faaliyetleri bireyleri de oyunun bir parçası haline getiriyor.

Peki Batı siber saldırılara karşı ne yapıyor?

ABD, İngiltere, Avrupa Birliği gibi ülkeler Çin’e karşı yaptırımlar uygulasa da siber saldırıların önünü almak çok zor. Siber alanda savunma yapmak, saldırıdan her zaman bir adım geride kalmak demek.

Çünkü hackerlar çok hızlı ve çok esnek çalışıyorlar. Batı’nın siber güvenlik alanında Çin’e karşı zayıf kalmasının bir nedeni de, yeterince insan gücü olmamasıdır.

Çin’in hacker ordusu Batı’nın siber güvenlik personelinden çok daha fazla. Bu yüzden Batılı ülkeler siber uzaya daha fazla yatırım yapmak zorundalar. Öyle bir iki yılda çözülebilecek bir sorun değil. Bu bir yarış ve Çin, Batı’nın sürekli peşinden koşmasını sağlıyor.

Tabii burada iş dünyasına da büyük bir sorumluluk düşüyor. Şirketlerin, ticari sırlarını ve müşteri verilerini koruma konusunda daha dikkatli olması gerekiyor.

Çin’in ekonomik casusluğu, özellikle teknoloji, biyoteknoloji ve enerji gibi kritik sektörlerdeki şirketler için büyük bir tehdit. Çin, Batı’daki şirketlerin yeniliklerini ve araştırmalarını çalarak kendi sanayisini hızla büyütüyor. Batılı şirketler, siber güvenlik önlemlerini artırmazsa siber savaşta daha büyük kayıplar verecek.

Unutmayın, siber savaşta en büyük tehlike, tehdidi görmezden gelmektir. Düşmanınızı görmüyorsunuz diye, onun orada olmadığını düşünmek, en büyük hatadır.

Siber dünya artık yeni bir savaş alanıdır ve bu savaşın ortasında hepimiz varız!

Siber Vatan'ı korumak farkındalıkta başlar. Güvenlik duvarları, bizim modern surlarımızdır.

Yazarın Diğer Yazıları