Mafya-siyaset-ülkücüler
Mafya-siyaset ilişkisi bitmiyor. Bitiyor gibi görünse de süreç içinde tekrarlanıyor. Bir siyasal döngü mü bu?
Bilemiyoruz.
Siyaset, neden ders almıyor da her defasında aynı hatayı tekrarlama ihtiyacı duyuyor? Siyaset kendi doğasında ilerleyecek yerde, niçin yan yollara sapma ihtiyacı duyuyor?
Türkiye''deki siyasetin en önemli kronik sorunu işte bu.
İşin bir başka boyutu da özellikle suçla ilişkili kimselerin, kendilerine uygun siyasal kimlik tanımlamasını ülkücü-milliyetçilik üzerinden yapması.
Türk milliyetçiliğinin suç örgütleri üzerinden işlevselleştirilmesi asla kabul edilebilir hale getirilmemelidir. Milliyetçilik eş değer olarak ülkücülük, yüksek değer içeriklerine sahip kavramlardır. Bu kavramların sahiplenilmesini herkes yapabilir ama kurumsal kimliğin suç örgütlerine indirgenmesini hiçbir ülkücü-milliyetçi kabullenemez.
Çünkü suç ile değerler arasında apaçık bir çelişki vardır. Her iki kavram birbirini tamamlamaz, tam tersine birbirini iter. Bu sebeple Türk milliyetçiliği asil bir kavramdır. Suç ise adi bir kavramdır. Suçluluk da öyle.
Ülkücülerin beslendiği değerler kümesi millîdir. Hiçbir ülkücü suçtan, mafyadan, adaletsizlikten ve çirkinlikten beslenmez. Zihin köklerimizi besleyen temel kavramların başında millî bağımsızlık, adalet, millî kültür, millî edebiyat, Türklüğün şanlı tarihi, ebedi varoluş ve bunların hepsinin yaşatılması için özgürlük gelir. Başat kavramların başında vatan, millî birlik, tam bağımsızlık, millî ahlak, millî şahsiyet gelir.
Mafya gelmez.
Suç gelmez.
Hukuk dışılık gelmez.
Adaletsizlik gelmez.
Sömürgecilik gelmez.
Millî siyasetin yegâne amacı büyük Türk Milletini yüceltmek ve insanlık tarihinin medeni bir evladı haline getirmektir.
Bu sebeple ülkümüz, yükselmek ve ileri gitmektir!
Kurumsal yapı olarak Türk milliyetçilerinin suç örgütleriyle ilişkisinde asıl sözü söylemesi gereken MHP''dir. Ama söylemiyor. Tam tersine, bazı gerekçeler ileri sürerek milliyetçiliğin temiz ellerinin kirlenmesine izin veriyor.
Gerçek anlamda ülkücü-milliyetçi düşünceye sahip olanlar elbette bunu kabullenmeyecektir. Varlık nedenimiz, milletimizin bekası, devletimizin ebet müddet var olması içindir.
Gerçekleri ne olursa olsun, suç örgütlerinin çıkarına hizmet değildir.
Daha 20''sine bile gelmemiş, tertemiz bedenlerini kara toprağa veren binlerce şehit ülküdaşımın aziz hatırasına ne yakışıyorsa gerçek odur.
Demokrasiden yanayız.
Hukuktan yanayız.
Adaletten yanayız.
Dolayısı ile adil toplum, adil devlet için bütün gücümüzle hakkın yanında olmak görevimizdir.
AKP iktidarı boşuna kaçmasın.
Mitingler yaptırıp, parti bayraklarını eline teslim ettiği kimseler, şimdi başına dert olduysa, nedeni meşru yönetimi kirlettikleri, yasal düzeni bozdukları içindir.
Ömer Çelik, muhalefeti suçlayacağına Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek''in sözlerine kulak versin.
Çünkü en doğru tespiti Sayın Çiçek yaptı.
Dedi ki: ".. Söylenenlerin binde biri bile doğru olsa felaket... Felaket... Felaket!"
Doğru cümle bu.
Eğip bükmeden tek kelime: Felaket!
Devleti bu "felaketin" içine sokanlar, anında çark edip suçu muhalefete atıyor. Tıpkı FETÖ''de olduğu gibi. Yıllarca omuzunda taşıyıp baş köşede oturttukları, sonra sırtını dönünce, kendi yaptıklarını yok sayarak muhalefete dönüp: "Sen tankın yanından geçtin" diyerek suçladıkları gibi. Sanki kendileri bütün takların önüne çıkıp meydan okumuşlar gibi.
Şimdi gene bir benzeriyle karşı karşıyayız.
Türkiye hukuktan, yasal düzenden ve bu düzenin yönetilmesinden uzaklaştıkça, suç örgütlerine taviz veriyor, sonra da altında kalıyor. "Ne haliniz varsa görün" diyeceğiz ama fatura bütün topluma çıkıyor.