Libya'da yerimiz ne olur?

Libya'da Hafter'in militanları çok yerde çatışmaya girmeden doğuya doğru çekiliyorlar. Bu vaziyet hayra alamet mi?

Halife Hafter, Rusya'nın, Fransa'nın, uydu Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Suudîlerin, Mısır'ın, dolaydan ABD'nin desteğini aldığı hâlde mevzi kaybetmesinde elbette Türkiye'nin büyük rolü var. Hafter'nin adamları Trablus'u sarmışken ve yer yer girilmişken biz yetiştik.

Hafter'i kullananlar, şimdi yeni strateji belirleyeceklerdir. Putin, sekiz savaş uçağı göndermişti. Orada Vagner dedikleri, doğrudan Kremlin'e bağlı Rus militanlar da doğuya çekilmişti. Dikkat ediniz, "Libya'da yapacak bir şeyimiz kalmadı, dönüyoruz." demiyorlar.

Putin'da oyun kurmada mahir. Şimdi Trablus'a da bir gülücük gönderdi. Millî hükûmetin dışişleri bakanı Moskova'nın yolunu tuttu.

Libya'yı, başka ülkeler, Türkiye'nin kucağına bırakılamayacak değerde görüyorlar. Bunu Ankara'nın bilmemesi mümkün değil. İlerisi için muhakkak bir plan hazırlamışlardır.

"Millî Mutabakat Hükûmeti" diye anılan Libya'nın başbakanı Fayiz es-Serrac şu netameli günde, Ankara'ya geldi. Herhâlde sırf teşekkür için gelmedi. Libya'nın geleceği, imarı, kalkınması için de bir plan yapılıyordur. Kalkınmada Türkiye'nin bir ağırlığı olacaktır. Ağırlığının ötesinde son sözü Türkiye'nin söylemesi gerekiyor.

Serrac, R. T. Erdoğan'la birlikte düzenledikleri basın toplantısında "Libya, sahip olduğu kaynaklar ve birçok zenginlikle Türkiye ile yapıcı iş birliğini kurma imkânlarına sahiptir. Libya'nın tekrar imarı sürecinde de Türkiye ve Türk şirketlerini tekrar Libya'da görmek istiyoruz." dedi.

Eğer ileride bir arıza çıkmazsa, Libya'nın emperyalist güçlerin uzantılarından kurtarılmasında esas rolü oynayan Türkiye'nin, "imar", "müteahhitlere pazara kazandırma" ile yetinilmesi düşünülemez. Orada petrol var, doğalgaz var, bâkir sahalar var. Daha farklı alanlarda Türkiye olmalıdır.

Biz kapılar önünde değil; kapılar ardında söylenenleri itibara almalıyız.

Türkiye erken zafer ilân etmemelidir. Bir tarafta, Libya ile antlaşma neticesi Doğu Akdeniz'de önü kesilen Yunanistan homurdanıyor. Yunanistan'ı, "10 milyonluk ülke. Ne yapacak?" diyerek hafife almayalım. İkimiz de NATO üyesiyiz ama, 1974'te Kıbrıs'a çıkmamızın ardından ambargoya uğrayan da biziz. Yunanistan Ege'de 18 adaya el koydu. Ne yapabildik? Kıta sahanlığında tacizlerin önü arkası kesilmiyor ve bir çare bulunamıyor.

Önce de yazdım, şimdi de yazıyorum. "Düşmanlığı"ı en aza indirecek yollar bulmalıyız. Mısır meselâ... İsrail meselâ... Birbirimize yakın durmaya mecburuz. Yakın durmak, onlarla bir hesabımız varsa, hesap görmek için de gerekli bir hamledir. Yakınlık, "istemediğinin" karşı hareketlerini durdurmanın bir başka yoludur.

Şuudîler... Bunların iflâh olacağı yok. Suudî hanedanı zamanında darbeyle iktidarı ele geçirdi.

Uç fikir biliyorum; ama, Hatırlatmadan geçemeyeceğim: Neden alternatifler üzerinde durmayalım?

Arabistan hâlâ Cahiliye döneminde. Aşiretçilik öne çıkıyor. Bize düşman Suudîleri ve Suudîlerin uydusu Birleşik Arap Emirlikleri'ni sarsacak hamleleri pekalâ yapabiliriz. Diğer aşiretlere -daha ötesini yazmayayım- "Hakkınızı arayın!" diyebiliriz!

Libya'da hemen havaya girmeyelim. Temkinli olalım.

dfs-004-001-011-001-001-001-002-016.jpg

Yazarın Diğer Yazıları