Latife Hanım Hakkında Az Bilinenler -I-
Latife Hanım İzmir doğumludur. Amerika ve İngiltere'nin tütün ve pamuk borsalarında söz sahibi olan, İzmir’in en zengin tüccarı Muammer beyin kızıdır.
İlkokul eğitimini İzmir’de eve getirilen İngiliz ve Alman öğretmenlerle tamamlamış, sonrasında İstanbul'da Arnavutköy Amerikan Koleji'nde okumuştur, İngiltere'de Tudor Hall School'da İngilizcesini ilerletmiştir. Anadili seviyesinde İngilizce, ileri düzeyde Almanca, Fransızca, Farsça konuşmakta, Rumca ve İtalyanca bilmektedir.
Güzel piyano çalan, bir süvari gibi mükemmel ata binen Latife Hanım, Halide Edip Adıvar'ın öğrencisi olup Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil'den dersler almıştır.
Sorbonne Üniversitesi'nde siyaset ve hukuk okumuştur.
Uşşaki Ailesi işgal sırasında Fransa’ya göçmüş, kızları Latife hastalanan babaannesi için geri dönmüş. Mustafa Kemal’i kendine kahraman olarak seçmiş olan, boynunda onun resmini taşıyan Latife Hanım, Mustafa Kemal’in Karşıyaka’daki karargâhına gitmiş, onunla görüşmüştür.
Yüzü peçesiz, sade bir biçimde giyinmiş, ufak tefek, kısa boylu, gençliğin canlılığıyla, olgunluğun verdiği güveni ve rahat davranışı, sözünü çekinmeden konuşması, Mustafa Kemal’in ilgisini çekmiştir. Bu görüşme sırasında uygun bir karargâh arayışı içindeki Mustafa Kemal’i Göztepe’deki köşklerine davet etmiş, o da kabul etmiş ve Mustafa Kemal, ülkeyi düşman işgalinden kurtarırken karargâhını İzmir’in Göztepe semtinde güller ve mor salkımlar arasındaki Uşşaki Köşkü’ne kurmuştur.
Latife Hanım, köşkte Mustafa Kemal’in adeta sekreteri olmuş, Mustafa Kemal ile görüşmeye gelenlere tercümanlık yapmıştır. Önceleri bilerek geride kalmış ve Mustafa Kemal’in istediklerini yapmakla yetinmiş, daha sonra ön plana çıkmaya başlamıştır. Fransızca ve İngilizceyi çok iyi bildiği için, Mustafa Kemal’in diplomatik yazışmalarında çevirmenlik yapmıştır.
Aldığı eğitimden kaynaklanan düşünceleri öğütleri ve akıcı konuşmasıyla Latife Hanım Mustafa Kemal’in zihninde kalıcı yer etmiştir. Mustafa Kemal için Latife Hanım, çevresindeki erkeklerin çoğundan daha fazla, ülke sorunlarını ve kültürel konuları konuşabileceği bir kişi olduğunu gören Mustafa Kemal, Türkiye’yi değiştirme yolculuğuna, Latife Hanım gibi bir bayanla çıkmanın pek çok şeyi kolaylaştırabileceği kararını vermiştir.
Zeki, hayat dolu, fikirlerini korkusuzca söyleyen, yaşamını ülkenin kadınlarının kurtuluşuna adamak isteyen Latife, Mustafa Kemal’in Ankara’ya dönmesi gerektiği ve İzmir’den ayrılacağı gün Mustafa Kemal’e: “Bana Ankara’da bir iş verin, beni de yanınızda götürün” dediği an Mustafa Kemal aniden Latife ile evlenme kararı almıştır.
Yatak odasının duvarındaki üniformalı resmini indirmiş, arkasına kalbinden gelen sözcüklerle şairane bir evlenme teklifi yazmış, resmi, Latife fark etsin diye yatağın üzerine bırakmış, yanına da bir gül iliştirip beklemiştir. Latife’den akşama kadar ses çıkmayınca akşam, “Bugün odamı siz topladınız değil mi?” diye sormuş, resmin arkasındaki “Sen bu resme bak ve hayır diyorsan, bir daha teklif etmeyeceğim” yazısını çoktan okuyan Latife, kalbinin üzerine iliştirdiği gülü gösterip gülümsemiştir.
“Tamam Latife. Sen kazandın! Ama diz çökmemi bekleme, zira ben kimsenin önünde diz çökmem. Ne zaman evleniriz onu da bilmem zira memleket işleri, Ankara...” diye devam etmiştir. Atatürk’ün Latife Hanım ile 2.5 yıl (29 Ocak 1923 - 5 Ağustos 1925) sürecek evliliği işte bu teklifle başlamıştır.
Her ikisinin de ömürlerinin sonuna kadar sakladıkları nikâh yüzükleri, İsmet İnönü'nün Lozan'dan getirdiği nikâh hediyesidir.
Nikâh, Mustafa Kemal ve Latife Hanımın, ilk tanışmalarından yaklaşık dört ay sonra, 29 Ocak 1923 Pazartesi günü İzmir Göztepe’deki Uşşakizadelerin Köşkü’nde, 50 kadar konuğun önünde İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi (Çelebi) tarafından kıyılmıştır. Mareşal Fevzi Çakmak ve Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal’in, Mustafa Abdülhâlik Renda ile Salih Bozok ise Latife Hanım'ın nikâh şâhitliğini yapmışlardır.
Nikâh töreni geleneksel törenin dışında gerçekleşmiş ve 3 yıl sonra Medeni Kanun’la yürürlüğe girecek olan törene benzer biçimde yapılmıştır.
Nikâhta Latife Hanım, Paris'ten aldığı koyu gri bir elbise giymiş, saçına beyaz ipek başörtüsü atmış, başını ölçülü bir biçimde örtmüştür. Aslında her genç kız gibi bembeyaz bir gelinlik giymek istemiş ama kayınvalidesi Zübeyde Hanım yeni vefat ettiği için ailenin matemine saygısından, hayatının bu en mutlu gününde fedakârlıkta bulunmak zorunda kalıp sade bir elbise giyerek asaletini göstermiştir.
Mustafa Kemal ise üç parçalı lacivert takım elbise giymiş, kırmızı kravat takmış, ceketinin üst cebine beyaz keten mendil koymuş, astragan kalpak takmıştır.
Nikâh töreni başlarken Mustafa Kemal Müftüye: “Efendi Hazretleri, biz, Latife Hanım’la evlenmeye karar verdik, lütfen gerekli işlemleri yapar mısınız?” demiş, Müftü de; Latife Hanım ve Gazi Paşa’ya ayrı ayrı birbirleriyle evlenmeyi kabul edip etmediklerini sormuştur. Her ikisi de “kabul ettim” demiştir. Müftü Efendi sonra, “yeni evlilerin mutluluk ve sıhhatine ve bu evliliğin vatanımıza hayırlı olması için” orada bulunanları duaya davet etmiştir. Duanın peşinden, Mustafa Kemal eşine, kibrit kutusu büyüklüğünde altın muhafaza içinde elyazması Kur’an-ı Kerim ve akik taşlı broş hediye etmiş, Latife de eşine gümüş sigara tabakasıyla bir kravat iğnesi hediye etmiştir.
Nikâhtan sonra 50 kadar davetliye çay partisi düzenlenmiş, şekerleme ikram edilmiş, fakirlere yemek dağıtılmıştır.
Özel yaşamında eşine Kemal diye hitap eden Latife Hanım, erken kalkar, yabancı gazeteleri okuyup notlar alır ve Mustafa Kemal’e sunum yapar, bazı keyifli akşamlarda da eşinin sevdiği şarkıları piyanosuyla çalar, söylermiş.
Yurt gezilerinde Mustafa Kemal’e eşlik eder, Anadolu kadınını yüreklendirir, kadınlarla sohbet ederek onların ufuklarını açmaya özen gösterirmiş.
31 Ağustos 1924’te Ankara’ya gelerek Çankaya’da ilk cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Pembe Köşk’te yaşamaya başlamış, kendisini büyüten dadısıyla, İrfan hanım adında aşçısını Ankara'ya getirmiş, İzmir'den taşıttığı eşyalarla Çankaya'yı kendi zevkine göre yeniden döşemiştir.
Zarafeti ve ev sahipliği mükemmel olan Latife Hanım, Ankara'nın o güne kadar görmediği duymadığı şeyleri uygulamış, Cumartesi günleri öğleden sonra çeyiz sandığından çıkardığı kristal bardaklar, gümüş çatal bıçak takımlarla, büyüleyici işlemeli örtüler serili zarif masalarda paşa eşlerini, milletvekili eşlerini, gazeteci eşlerini ağırlamış, pastalı kurabiyeli açık büfe sofralar hazırlamış, çayı ayakta servis etmiştir. Misafir hanımlar, Latife'nin Paris'ten Milano'dan giyindiği elbise ve ayakkabılarından özellikle de babası Muammer beyin armağanı olan dört karatlık tek taş yüzüğünden gözlerini alamazlarmış.
Müthiş bir kütüphaneye sahip olup, Shakespeare, Goethe, Schiller, Corneille, orijinalinden okuyan, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Yahya Kemal’in şiirlerini ezbere bilen Latife Hanım, Puşkin hayranı olup 50 yaşından sonra Rusça öğrenmiştir.
Latife Hanım evlendiği ilk günden beri Mustafa Kemal’den hiç ayrılmamış, bir eş olarak Mustafa Kemal de onu her gittiği yere yanında götürmüştür. Avrupa’da eğitim görmüş, zengin ve bir o kadar da görgülü ve düşüncelerini açıkça söyleyecek kadar cesur olan Latife Hanım, Mustafa Kemal için, yapacağı devrimler özellikle de kadın hakları ile ilgili yenilikler için tam destekçisi olmuştur.
(Devam edecek.)