Lastik patladı böyle oldu!
1974 yılında Kıbrıs savaşında Türk askerleri trenle güneye indiriliyordu. Demiryolu ilçemizden (Yerköy-Yozgat) geçiyordu. Tren istasyonda duruyor... Mahşerî bir kalabalık. Büyük bir coşku. İnsanlar ellerinde ne varsa askere ikram ediyor.1974 savaşında, kuzeyin, güneyin, batının, doğunun birbirinden farkı yoktu. Herkes aynı his içindeydi. Bu, ne Bülent Ecevit’e, ne Necmettin Erbakan’a arka çıkmaktı. (Kıbrıs Savaşı ikisinin ortak hükûmet ettikleri zamanında başlamıştı.)
Barzanî’nin devşirme peşmergesi Aynü’l-Arab’a gitsin mi gitmesin mi? Günlerce tartışıyorlar. Aynü’l-Arab’da PKK/PYD, bitti bitecek. ABD olmasa zaten bitecek. Eğer yardım edeceksen bir an önce et. Asker mi, silâh mı, ne gönderiyorsan gönder!
“Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) dedikleri derme çatma bir grubun Aynü’lArab’a yardıma gönderilmesi için karar verildi ve gecikmeden uygulamaya sokuldu. Suriye sınırında, bir kapıdan girdiler, bir kapıdan çıktılar, yakılmış yıkılmış kasabaya ulaştılar. Hem de 200 kişi. Girerken de üç yaralı verdiler.
Bunları konuşan pek yok. Ama devşirme peşmerge gelince herkesin dilinde. Her biri Herkül mübareklerin! Gider gitmez Aynü’l-Arab kurtarılacak! Kurtuluş bayramına sizi de bekleriz havası...
Göstere göstere toplarıyla tüfekleriyle Türkiye’ye giriyorlar, mehter takımı edasıyla yavaş yavaş, güzergâhta otura kalka Suruç’a geliyorlar. Yollarda, PKK’nın efsunladığı kalabalıklar konvoyun önünü çıkıyor. Bir tezahürat, bir tezahürat!... (1974’ten, 2014’e geldiğimiz nokta!)
Madem karar verildi; Türkiye’nin dengeleri, hassasiyetleri belli. Bütün bunlar bilinirken neden ÖSO gibi sessizce geçirilmiyorlar? Devşirme peşmergeler neden törenle sınıra götürülüyorlar?
Ve neden gündüz gözüne ülkesini seven, birliğini, dirliğini isteyen insanların sinirlerinin bozulması isteniyor?
MİT açıklamış: Kusura bakmayın, lastik patladı, böyle oldu...
Ne demek bu? Lastik patladı. Zifiri karanlıktı. Tamir için el fenerimiz yoktu. Gündüzü bekledik! Hem de 29 Ekim günü!
Bu kadar idrâksizliği kaldıramayız!
Aynü’l-Arab (PKK’lılar “Kobani” diyorlar; bazı andavalları da onlar gibi “Kobanê” yazıyorlar. Kasabanın resmî adı: Aynü’l-Arab’dır. Osmanlı zamanında bile aynı ismi karşılayan “Arap Pınarı” idi.)
“Kobani” yıkılmalıdır! Oradaki insanlar Tükiye’de şimdi.
Çevre köyleriyle beraber 200 bin insan. Bağrımıza bastık.
Bizim insanlarımız oldular. O kasaba, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’yi bölme çalışmalarını dışarıda sürdürmek için Suruç’tan ilk geçtiği ve belki aylarca kalıp beslendiği yerdir. PKK neden orayı savunuyor sanıyorsunuz? Sembolik bir anlamı var. Bunları yazmıştım.
Biz konjonktürel zaruretle yardım mecburiyetinde bırakıldık. Ama unutmayın ki, devşirme peşmergenin geçişine izin vermekle savaşa da dâhil olduk. Zaten dâhildik ama adı kondu şimdi. Bu savaş şimdilik içeride devam ediyor. Siz “çözüm” diye sayıklayın!
Devşirme peşmergenin geçişi, tezahürat, Aynü’l-Arab’da “mazlumiyet” , ABD’den müttefik, Batı ülkelerinden sempati Kandil’i harekete geçirmek için tam bir fırsat sunuyor.
Ülkemizde “Kobani” gösterilerinin bahane olduğunu hâlâ anlamadıysanız söyleyecek bir söz kalıyor:
İnin aşağı!