‘Kürdoloji Yalanları’

D. Ahsen Batur öyle bir çalışmaya imza attı ki, “Kürtler” hakkında bilinmeyenleri, müphemiyetleri, yanlış bilinenleri, tek tek aslî kaynaklarına inerek bulup çıkardı ve yerli yerine oturttu.
“Kürdoloji Yalanları” çıktı. Bu kitabı okumadan kimse konuşmasın!
Ahsen Batur, yıllar yılı topladığı notlarını harmanladı; yalan oklarının zihinlerimizi allak bullak ettiği şu zamanda “Kürdoloji Yalanları”nı ortaya çıkararak bütün bu okların uçlarını bir bir kırdı.
Ahsen Batur, “Kürdoloji Yalanları”nı niçin yazdığını şu sözleriyle açıklıyor:
“Siyasî Kürtçüler de tarihlerini istedikleri gibi yazarlar, istediklerini ata seçerler ve bunlar beni rahatsız etmez. Ama hayalî iddialara, mesnetsiz çıkışlara dayanarak ’Biz bu bölgenin aslî sakinleriyiz, sizler sonradan gelip vatanımızı işgal ettiniz; Salahaddin Eyyubî’nin ordusu saflarında on bin Kürt savaşçı olmasaydı, siz Anadolu’ya giremezdiniz, dolayısıyla Anadolu kapılarını size bizler açtık; biz de bu ülkenin kurtuluşu için savaştık ve şehitler verdik, bu yüzden biz de bu devletin kurucu unsuruyuz’demeye başlamışlarsa, artık o iddialar beni ilgilendiriyor demektir.”
D. Ahsen Batur, kitapta birçok konunun ilk defa işlendiğini belirtiyor.
“Aman yanlış anlaşılmasın” denilerek çok şımartılan siyasî Kürtçüler, tarihi, işlerine geldiği gibi eğip büküyorlar. Ahsen Batur, meydanın boş olmadığını gösteriyor:
“Siyasî Kürtçülerin yakın tarihle ilgili yazdıklarında fazla çarpıtma yoktur ve zaten yapamazlar da. Çünkü yakın tarihi ve özellikle de XIX. yüzyılın ortalarından şu ana kadar olan olayları çarpıtmaya kalkışırsanız, hemen arşiv belgeleriyle ve başka yazılı kaynaklarla yalanınız ortaya çıkarılır. Bugüne kadar yerli ve yabancı siyasî Kürtçüler tarafından yazılmış pek çok kitap okudum. Dikkatimi çeken nokta, söylenen yalanların genellikle uzak geçmişe ait olmasıydı. Yani öyle bir yalan söylüyorlar ki, ne inkârı mümkün, ne ispatı. Yani bir noktada ‘İnanmazsan git rahmetliye sor’ diyorlar. Ama kendileri sanki o rahmetliye sormuşlar veya binlerce yıl önce yaşamışlar gibi ballandıra ballandıra yalan söyleyebiliyorlar.”
Buna şu örneği veriyor:
“Karduk kelimesi. Minorsky, Nikitin ve Marr ve hatta başkaları bu kelimeyi Kartlı ile ilişkilendirerek Karduklarla Kartlileri yani Gürcüleri özdeşleştirdiler. Siyasi Kürtçülerse Xenofon’un anlattıklarına istinaden ve ikna edici bir delil göstermeden Kardukların Kürtlerin atalarından olduğunu ileri sürdüler. Ama kimse Karduk=Karluk yakınlığı ve hatta aynîliği üzerinde durmak istemedi. Hâlbuki bugün Kazak ve Kırgızlara giderseniz, onlar hiçbir zaman “Karluk” demezler ve aksine “Karduk” derler. Çünkü d-l değişimi onlarda ve Altaylara doğru gittikçe hâlâ canlı olarak muhafaza edilmektedir. Diğer yandan dağlı halklar ok-yay yerine mızrak ve sapan kullanırlar. Ayrıca Xenofon’da gözden kaçan bir detay var. Xenofon, Kardukların attıkları okları toplayıp tekrar atmak istediklerinde Karduk oklarının yayları için kısa kaldığını fark ediyorlar ve ayrıca kendi yaylarının menzili Karduklara yetişmiyor. Demek ki Karduklar M tipi uzun menzilli yaylar kullanıyorlardı ki, M tipi yayların kökeni Orta Asya’dır. Daha başka detaylar da var ve biz onları kitapta etraflıca anlattık. Ama siyasî Kürtçüler için bir halkın adında söz gelimi bir “K” harfinin bulunması dahi, onu sahiplenmek için yeterlidir.”

***

“Kürdoloji”nin de “Türkoloji”nin içinde olduğunu Ahsen Batur’un yukarıda verdiği örnek de gösteriyor. Ahsen Batur, eserinde, Türkçeden başka, vâkıf olduğu Arapça, Rusça, İngilizce, Farsça ve Fransızcadan birinci el kaynakları kullanmıştır. Pek çok ayrıntıyı öğrenmek için 470 sayfalık “Kürdoloji Yalanları”nı okumanız gerekiyor. (Selenge Yayınları, 0212 514 45 73; selenge@selenge.com.tr)

Yazarın Diğer Yazıları