Kültürün çığlığı
Bunların tarih bilinci bu kadar... Bakmayın Osmanlı, Osmanlı diye tutturduklarına Osmanlı'nın "O"suna bile saygıları yok...
Tıpkı İslam, İslam diyerek İslam'ın içini boşalttıkları gibi...
Bilmem okudunuz mu?
Mimar Sinan'ın eserlerinden birinin tam dibine, duvarına sıfır mesafede yurt inşaatı başlatmışlar. Haklı olarak da İlber Ortaylı Hoca meseleyi "görgüsüzlük" olarak nitelendirmiş.
Diyor ki; "450 yıllık Atik Valide Külliyesi'nin dibine apartman yapılmasına nasıl izin verilir, bu görgüsüzlük nereden geliyor? Böyle restorasyon olur mu?"
Normalde olmaz tabii... Ama işin içinde bunlar varsa olur...
Sırası gelince Avrupa'yı eleştirirler. Avrupa'nın her yerinde Avrupa'nın geçmişi açık ve net olarak hem görülüyor ve hem de yaşıyor...
Hangi Avrupa ülkesine giderseniz gidin orada eski Avrupa'yı görürsünüz. Tarihin içinde dolaşırsınız.
Kendinizi 15.yy, ya da 18.yy'de bulursunuz.
Gidin bakın...
Sanatçıların, edebiyatçıların, önemli insanlarının evleri restore edilmiştir...
Ziyarete açıktır.
Gittiğinizde sizi bizzat kendileri karşılar sanki...
Bu kültür politikasıdır.
Avrupa'nın kendine verdiği değerdir. İnsana bakışıdır. Ve neden bir medeniyet yarattığının açık delilidir.
İlber Hoca: "Mimar Sinan'a da saygıları kalmadı. O eserin etrafı boş olmalı. Külliyenin uzağındaki binaların bile boyu daha alçakta yapılmalı. Eserin silueti etkilenmemeli. Büyük rezalet" diyor...
Ah hocam... Sadece Mimar Sinan mı?
Daha dün dünyanın "rüşvetçi" olarak tanıdığı Zarrab'a koca tarihi yalıları heba etmediler mi? Yalının orasını burasını betonla doldurduğu halde kimsenin gıkı çıktı mı?..
Mesela her yıl İstanbul'un fethini kutluyoruz güya...
Soralım bakalım "hangi İstanbul'un fethi bu?"
Ortada "İstanbul" var mı?
Tarihi mekânları, eski surları, mimari dokusu ve az buçuk coğrafyasıyla Fatih'in fethettiği İstanbul'un silueti nerede?
Bu sebeple "Fatih'in fethettiği İstanbul'u bana gösterin" deseler gösteremeyiz. Çünkü ne o surlar, ne de o surların içindeki mekânlar var...
Yok etmişiz.
Ama Avrupalılar, size eski Roma'yı gösterebilirler.
Eski Galler'in tıpkısıyla aynısını görebilirsiniz...
İsveç'in, İsviçre'nin 16.yy şehirlerinde dolaşabilirsiniz...
Avrupa, geçmişiyle iç içe şimdiki zamanda yaşarken sen, geçmişini coğrafyadan silmişsin...
"İstanbul tarihi şehir" diyorsun...
Hangi tarihin şehri? Göster de bilelim...
İstanbul'da, yarıdan çoğu silinmiş bir tarihsel gerçeklikle bir de büyük yağma var. Önemli araziler iktidar sahiplerinin elinden istediklerine dağıtılıyor.
Bunun yanında tarihi konaklar tek tek yakılıp yıkılıyor...
Tarihi eserler, şehrin içinde fazlalıkmış gibi görülüyor ve arazisi daraltıldıkça daraltılıyor. Kendi coğrafyasında boğulan birçok eser var.
Bir kültür politikası olmayınca, kültürden söz etmenin de anlamı kalmıyor. Dolayısı ile İlber Hoca'nın sözleri havada kalıyor.
Aslında kalmamalı...
Çünkü kültürün sesi o.
Onun çığlığı, bilginin ve irfanın çığlığı.
Duyan kim?