'Kriz' yönetimine örnek

Türkiye ölüm kalım savaşı verirken, Mustafa Kemal en zor zamanda ülkeyi selâmete çıkardı. Tartışma art niyettir.

"Kriz"i, M. Kemal yönetmiştir. Şunu yaptı, bunu yaptı, şöyle olsaydı, daha iyiydi demeyelim. Tarih kendi içinde yorumlanır. Sonrasında yaşananlar tahlil edilerek bir yol çizilir.

Saray, büyük belediyeler CHP'li olduğu için, yardım toplamalarını, şu kanun bu kanun diyerek engelledi. Madem belediyeler için valiliğin izni gerekiyor, bu izin peşin verilsin. Belediyeler sadece çöp konteynerleri boşaltmak, toz kalkmasın diye yolları sulamak, sayaç okumak, arada seyyar satıcıları kovalamak için yok; halkın ihtiyaçlarına cevap vermek için var.

Kelimenin tam manasıyla sırat köprüsünden geçiyoruz. Belediyeler yardım toplayacak, hemen el kaldırıyorlar: "Dur! Ne yaparsa Saray yapar!"

Millî Mücadele'de "Saray"ın ne yaptığını gördük... "Elde hiçbir kuvvet olmadığı için kuvvete müracaatın imkânı yoktur." dedi ve yattı. Ama halk harekete geçti. Çoban ateşleri yakıldı ve bu ateşler Ankara'da bir araya getirildi. Demek ki vatan sevgisinin ve azmin yapamayacağı bir şey yokmuş.

"Kağnı komutanlığı" diye bir ifade duydunuz mu? Ben de Prof. Dr. Hikmet Özdemir Hocamızın "Atatürk'ün Kriz Yönetimi/Tekâlif-i Milliye" makalesinden öğrendim. Hoca, o yoksul günlerde, imkânsızın nasıl başarıldığını, hatıralardan naklediyor. Erkekler cephede olduğu için kağnıcılar çoklukla kadınlardı. Bazı kağnılara öküz bulunamadığı için inekler koşulmuştu. Cepheye halktan tonlanan erzak ve cephane taşınırdı.

Burada İstiklâl Harbi'ni anlatacak değilim. Anlatmaya ne satırlar, ne sayfalar, ne kitaplar yeter.

Büyük taarruza hazırlık için Sakarya'ya kadar çekildik. Tabiî Meclis'te tartışmalar büyüyor ve neticede bütün yetki M. Kemal'e veriliyor.

Saray, şuradan buradan duymalarla, ucundan kıyısından okumalarla M. Kemal'i anlayamaz. M. Kemal'in hiçbir şeyine katılmayın ama bilin.

R. T. Erdoğan, IBAN'ına dayanak için M. Kemal'in "tekâlif-i milliyye"sini hatırlattı.

"Tekâlif", Arapça "teklif" kelimesinin çokluğu. "Mukellef olma", "külfet yüklenme", "Mesuliyet taşıma" demek. Eskiden "vergi" karşılığı kullanılmıştır.

Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Prof. Dr. Zafer Toprak'tan şu bilgiyi naklediyor: "I. Dünya Savaşı'nda seferberlik ilanıyla, ordunun talebini karşılamak için Tekalif-i Harbiye Komisyonları savaşın ilk aylarında, buğdayın yanısıra, tüccarın elindeki koyun, patates, fasulye, nohut, soğan, sade yağ gibi maddelerin yüzde 25'ine, 'Tekalif-i Harbiye' adı altında el koymuştu."

Yani olağanüstü şartlarda ister sonradan ödenecek densin, ister denmesin ordu için ne lâzımsa el konabiliyor.

Reis, M. Kemal'i örnek verdi. Gönlü ferah olsun, M. Kemal, Meclis'te, çetin müzakerelerden sonra bütün yetkileri eline alınca, "Tekâlif-i Milliyye"yi kanun hükmünde kararname diyebileceğimiz bir kararla çıkarttı. Nasıl çıkarttığını da Nutuk'ta ayrıntılı anlatır. (Ona da geleceğim. Sadeleştireceğim derken M., Kemal'in veciz dilini bozuyorlar. Bazı kelimeleri de yanlış okuyorlar. Doğrusunu vereceğim.)

Reis, kendileri de, TBMM'de tartışılıp, orası burası çekiştirileceğine, hemen önüne bir kâğıt alıyor. Şu kanunu çıkarttım, diyor, Bunda da M. Kemal'i örnek gösterebilir!

Virüsle savaşta, yardım toplama tartışmaları M. Kemal'i gündeme getirdi. Bu da iyiye işaret!

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları