Kösoğlu için: ‘O bir mürşit’
Dr. Mustafa Çalık, Nevzat Kösoğlu için, dün, bu köşede, “Bediüzzaman’la Enver Paşa’yı aynı mizan ve miyar ile değerlendirdiğini” söylemişti. Türk fikir hayatında bir boşluğu dolduran “Türkiye Günlüğü”nün, 110. sayısında Nevzat Kösoğlu “Balkan Savaşı ve Enver Bey” başlığıyla hacimli bir makale yayınlamıştı. Enver Paşa’yı en iyi tahlil eden bir makale diyebiliriz. Mustafa Bey’in yukarıdaki sözlerinde bu makaleye bir gönderme vardır.
Mustafa Çalık, dün vermeye başladığım değerlendirmesinde Kösoğlu için şunları söylüyor:
“Millî ve mânevî terkip diye bir şeyden bahsedeceksek bunun zihnî ve fikrî kimyası Nevzat Kösoğlu’nun yazdıklarında saklıdır. Milliyetçilik iddiasındaki herkesten daha millî, “İslâmcılık” iddiasındaki herkesten daha Müslüman bir bakış açısı ve hayat felsefesi vardı. Şahsî yaşantısındaki temizlik, mazbutluk, o gösterişsiz dindarlığı, ibadetindeki o titizliği gıpta edilecek derecede idi; bizler bunun yakın şâhitleriyiz. Sadece mütefekkir, münevver, muharrir ve müellif değildi; iman, ihlâs, idrak ve şuur timsaliydi. Beyni bu kadar parlak, zihni bu kadar berrak, analitik zekâsı bu kadar işlek, nüfuz-ı nazarı bu kadar keskin bu sükûtî ve ağırbaşlı adamın aynı zamanda az bulunur derecede “gözü dumanlı” bir delikanlı olduğunu, emsalsiz derecede cesaret sahibi olduğunu, öylesine yürekli bir yiğitlikle yaşadığını kim tahmin edebilir?! Küçük bir karine olsun diye söylüyorum: 12 Eylül’de MHP dâvâsından yargılanıyor, yüzlerce arkadaşımız. Zavallı bir savcı idamlarını istiyor. Bir duruşma öncesi hepsi mahkeme salonunda... Kenan Evren’in hâkimleri henüz yerlerini almamışlar. Birinci sırasında Nevzat Bey’in de oturduğu ’sanık’arkadaşlarımızın önünde Mamak Cezaevi Komutanı, o işkencecibaşı Raci Tetik, o baş bu baş volta atıyor, elleri arkasında... Raci Tetik ülkücülere tehditkâr ve küçümseyici bakışlarla bakıyor. Kimsede çıt yok!.. Nevzat Kösoğlu en kabadayı ve müdanasız biçimde oturduğu sandalyeden hafifçe doğruluyor ve o aslan sesiyle bağırıyor: ‘Ne işin var ulan senin burada, burası mahkeme değil mi, s...tir git şurdan, defol!..’ Herkes donmuş gibi seyrediyor. Hayatının en büyük kariyeri, mevkuf insanlara, devletin namusuna emânet olması gereken gencecik fidanlara işkence ettirmek olan o herif neye uğradığını şaşırır, panikler ve gerçekten de defolup gider.
Mamak Cezaevi’nin komutanına, işkenceci başı Albay Raci Tetik’e, hem de idamla yargılanan bir tutuklu iken bu sözleri söyleyebilecek kim varsa bu güneşin altında gider elini öperim. Onun hakkında, bizim gibi yakından tanıyan herkesin anlatabileceği böyle yığınla hikâye vardır. Ben bir tanesini anlattım.
İnsanî, İslâmî, millî, ahlâkî ve fikrî vasıfları ile herhangi bir ferd-i vâhitten değil, ummân gibi bir şahsiyetten bahsediyoruz; ama en iyi biz mi anlatırız onu, bendeniz mi anlatır? Hayır! Yazdıklarını en dikkatle kim okur, kim anlar ve değerlendirirse kadr-ü kıymeti hakkındaki hakikî değerlendirmeyi de o yapabilir. Bizler ortak hâtıralarımızla şâhidî olduğumuz hâl-ü etvârındaki, tarz-ı hayatındaki ihlâsı, heyecanı ve adanmışlığı nakledebilirsek ne âlâ... Ruhu şâd, mekânı cennet olsun... Rabbim rahmetini esirgemesin...”