'Kolu kesik bir AKP ordusu'
Kılıçdaroğlu, partisinin son grup toplantısında, "Bunların bir abisi var. 'Anayasadan laiklik kaldırılsın, şeriat gelsin' diyor. Vallahi şeriat gelmediği için şanslılar, gelse kolu kesik bir AKP ordusuyla karşılaşacağız." sözleri beni çok güldürdü. Sonra düşündüm: Ülkenin hâline bakın... "İslâmcı" bir parti ve "kolu kesikler" ordusu!
Hırsızlık yapanın kolu kesiliyor. Fıkıhta var.
Önce bir fıkıhçı bulalım... Ve buldum: Prof. Hayrettin Karaman! Hem de Ak Parti'nin fıkıhçısı. AKP'lileri kurtarmak için fetva üzerine fetva veriyor!
Hayrettin Karaman'ın "Hırsızlık Cezâsı" başlıklı bir makalesine kolayca ulaşabilirsiniz.
(Hayrettin Karaman'ın, ideolojisini, yamanmasını bir tarafa bırakalım; beğendiğim ciheti, çok sade, dolandırmadan, konuları karıştırmadan izah etmesidir. Tarikatlar ve cemaatler meselesinin masaya yatırılması, İslâmdaki yerinin mutlak ele alınması hususuna hep dikkat çekmişimdir. Çünkü, ne kadar tarikat, ne kadar cemaat varsa, o kadar İslâm var. Ve her bir tarikat, her bir cemaat birbirinin kuyusunu kazıyor. Hayrettin Karaman, bu çok mühim yaraya son bir yazısında neşter vurmuştur: "Bir tarikat mensubunun soruları", Yeni Şafak, 1 Mayıs 2016. Madem AKP'nin fetvacısı, madem onları "tezkiye" için İslâmı kullanıyor, tarikatlar ve cemaatler hususunda yazdıkları üzerinde AKP'liler durmalıdır. Ama ben kimlere söylüyorum ki! "Tek adam" var; başkası yok. O da kendisini kurtarma derdinde.)
Hayrettin Karaman'ın İslâmda hırsızlık cezası üzerine yazdıklarına baktığımızda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi, kol kesiliyor. Ama... O, "ama..." üzerinde duruyor.
Kur'ân-ı Kerîm'de hırsızlık yapanlar için buyruk belli:
"Hırsızlık yapan erkeğin ve kadının, yaptıklarının cezâsı ve Allah'tan caydırıcı bir yaptırımı olarak ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir. Kim bu haksız fiilinden dolayı pişman olur (tövbe eder) ve durumunu düzeltirse Allah da onun tövbesini kabûl buyurur. Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır." (Mâide, 5/39).
Hayrettin Karaman, makalesinde, kolun kesilmemesi için bir yol arıyor. Diyor ki:
"Âyet'te yer alan 'tövbe, pişmanlık, bir daha yapmama azmi, bu kötü alışkanlığı bırakarak ıslâh olmak, durumunu düzeltmek' cezâyı nasıl etkiler? Bu soruya klâsik fıkhın verdiği cevap şudur: Allah'ın tövbeyi kabûl etmesi, âhirette cezâ vermemesi demektir, tövbe dünyada verilecek cezâyı kaldırmaz. İlk devir müctehidlerinden Atâ'ya göre, yakalanmadan tövbe eden, pişman olup teslim olan, çaldığını iade ve tazmin eyleyen kimsenin el kesme cezâsı da düşer."
Kendisi de bu görüşte...
17/25 Aralık dosyalarına, tapelere baktığımızda, götüren götürebildiği kadar götürmüş. Daha bilmediğimiz neler vardır? Hayrettin Karaman'ın toz kondurmadıkları ne kadar tövbe etseler, ne kadar, "Biz ettik, siz etmeyin!" deseler, ne kadar ödemeye kalksalar, ne solukları, ne güçleri yeter. Yenen yenmiştir. Nereden çıkarıp verecekler! (H. Karaman, yazılarında, "Yolsuzluk başka hırsızlık başkadır." diyerek adamların cezasını hafifletmek istemekle beraber, yolsuzluğun hırsızlığın bir kategorisi olduğunu herkes bilir.)
Kılıçdaroğlu'nun sözlerini dikkate almak gerekir.