Koalisyon üç başlı hükümet demektir
Nihayet hükümet kurma görevi verildi. Kim kuracak? MHP kesinlikle kurmak istemediğini seçim sonuçlarının açıklandığı birinci günün akşamı söyledi. Onlar muhalefete talip...
Küçük muhalefetten ana (büyük) muhalefete geçmek istiyor MHP. Seçim sonunda muhalefete talip olan bir muhalefet partisi olmak nasıl bir duygu bilemem. Ben olsam iktidara talip olurdum. Çünkü iktidar güçtür ve her ne yapacaksan iktidar olunca yaparsın. Muhalefet olunca değil...
Geriye ne kaldı?
CHP ve HDP.
HDP “Türkiye partisi olacağım” diye seçime girdi. Bunun anlamı şuydu: “Ben aslında Türkiye partisi değilim. Etnik bir partiyim.
Bölücüyüm. Ayrılıkçıyım.
Kısaca sistem dışıyım.
Şimdi sistem partisi olmak istiyorum.”
Peki, Türkiye partisi oldu mu HDP? Kurulu siyasal düzenin ve dolayısı ile de sistemin bir parçası haline gelebildi mi?
Elbette hayır.
Çünkü HDP, terörizmin askeri kanadı PKK ve sivil kanadı KCK’nın kontrolünde olan bir parti... Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da AKP hükümetleri sayesinde geliştirilen ayrılıkçı “paralel devletin” partisi. Mevcut durumuyla kendini arındırmak istese de yapamaz. Böyle bir siyasal dinamiği yaratacak güçlü bir toplumsal talep yok. Dolayısı ile HDP’yi dönüştürecek güçte seçmen tabanı da yok .
Geriye CHP kalıyor...
CHP’nin çekinceleri var. Ancak Kılıçdaroğlu’nun söylemlerine bakılırsa iktidar isteği oldukça güçlü. Ezeli ve ebedi muhalefet partisi olmak istemiyor. Haklı olarak iktidar istiyor. Ama işi çok zor.
Neden?
Çünkü Türkiye’nin siyasal düzeni arızalandı ve kilitlendi.
Ortada bir Cumhurbaşkanı gerçeği var. Anayasal sınırları içinde kalmayan, iktidarın üstünde tek belirleyici baş faktör olarak duran, eski partisi adına seçim kampanyalarına katılan, çok daha vahimi, kendini oraya taşıyan parlamenter sisteme düşman olan ve sistemi değiştirmek isteyen bir Cumhurbaşkanı. Kısacası fiilî bir durumla karşı karşıya Türkiye.
Bu fiilî durum, koalisyon olmadan çift başlı iktidar realitesini ortaya koyuyor.
Bu demektir ki her kim AKP ile iktidar olmaya karar verirse, biri AKP, öteki Cumhurbaşkanı olmak üzere iki ortağı seçmiş olacak. Bir de kendisini sayarsak bu durumda yeni kurulacak hükümet, üç ortaklı, ancak tek adam vesayetinin tehdidi altında olacaktır.
Elbette böyle bir durum, hem hükümetin kurulmasını zorlaştırıyor ve hem de Türkiye’nin önüne en başından yeni problem koyuyor demektir. Böyle bir tabloda CHP nasıl davranır bilemem. Yahut AKP, aslında kendi sorunu olan bu vesayet sistemini ortadan kaldırabilir mi onu da bilemem.
AKP’nin kendisini bu zulümden kurtarabilmesi, kendi dinamiklerinden yeni bir çıkış yaratması için, parti içinden ve seçmen tabanından vebasından gelecek oldukça güçlü bir desteğe ihtiyacı var. Böyle bir desteğin yaratılması da yine Tayyip Erdoğan gibi etkileyici özellik yaratacak etkin bir liderin öncülüğünde olabilir. Davutoğlu’nun çekim gücü, etki düzeyi, politik çevirimi, AKP’yi Erdoğan vesayetinden kurtarmaya yetmez. Bana ne AKP’den diyemeyiz. Türkiye’de siyasal sistemin ve onun içinde var olduğu siyasal düzenin normalleşmesi için AKP’nin Erdoğan boyunduruğundan kurtulması gerekir. Aynı şekilde HDP’nin de sistem partisi olması gerekir. Ülke bütünlüğü için bu şart değil mi?