Kızılbaşlık tartışması (3)
Tartışmayı uzatıyorum ama ilmî çalışma ile siyasî tercihlerin birbirine karıştırılmaması için bu tartışma zarurî.
Etnisiteyi PKK’lılar ve “İslâmcı” denilen kesim kaşıyor, mezhep/meşrep farklarını da Ali’siz Alevîler. Anlamadan dinlemeden saldırıya geçiyorlar.
Prof. Dr. Hayati Develi’nin Osmanlı Türkçesi Grameri 2’de geçen “Kızılbaş-ı bed-âyîn -hazelehumullâhu ilâ yevmi’d-dîn- zemânlarında” ifadesi, kitaba sırf “hazelehumullâhu” tabiri için alınmıştır. Çünkü örnek çok seyrek geçiyor.
Yazar, kaynakları karıştırırken bu örneği buluyor ve notunu alıyor. Aklına Kızılbaşlığın kötü gösterilmesi nasıl gelsin! Tarihî metni değiştiremez ki...
Dün metni daha geniş aldım ve tercümesini de verdim. Prof. Dr. Hayati Develi’nin yaptığı gibi, Safavîler kastediliyor ama orada yaşayan halk itibarıyla söz konusu olan Kızılbaşlar. “Kızılbaş” olarak yazılmasında da mahzur olamaz. Mustafa Selanikî, devrine uygun, öyle anlamış ve öyle izah etmiştir.
Bakın, yakılacak(!) daha nice böyle örnekler var:
Peçevî Tarihi’nden:
“Vezîr-i celîlün cânib-ı Kızılbaşa azîmeti zikrindedür.” (“Yüce vezirin İran tarafına gittiğini bildirir”.)
“Nasûh Paşa’nun vezîr-i a’zam olduğı ve Kızılbaş ile sulh tarh eyledüği.” (“Nasuh Paşa’nın vezirazam olduğunu ve İran ile barış anlaşması yaptığını [bildirir].)
“Ba’zı eyâletleri mutasarrıf olup vezîr olmış idi. Ve Kızılbaş’a dahı esîr olmış idi. Hatta ehl-i dilden kâbil-i hitâb olmağla ekser zaman Şah Abbâs meclisine götürdüp musâhabet edermiş. Sonra sulh içinde göndermiş idi.” (“Bazı eyaletleri yönetip vezir olmuştu. Ve Safevilere esir düşmüş idi. Hatta, gönül ehli ve konuşulmaya değer bir kimse olduğundan çok zaman Şah Abbas meclisine çağırıp sohbet edermiş; sonra barış içinde geri göndermişti.”)
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden:
“Yemişci Paşa’nın azli ve ba’dehu katli ve Kızılbaş’ın Tebrîz’e zafer bulduğu ve Kızılbaş Nahçıvân’a istîlâ etdüği ve Revân kal’asın Kızılbaş aldığı ve Gence ve Şirvân’a Kızılbaş’ın istîlâsı.” (“Yemişçi Hasan Paşa’nın azli ve sonra öldürülmesi. Safevilerin Tebriz’i alması. Ve Safevilerin Nahçıvan’ı istila etmesi. Ve Revan Kalesini Safevilerin aldığı. Ve Gence ve Şirvan’ı Safevilerin istila etmesi.”) (C. I).
“Ve Kızılbaş Musul’a istîlâ etdiği ve Hâfız Ahmed Paşa Bağdâd’dan bî-feth rucû’etdiği ve Tay kabîlesi Kızılbaş ordusun gâret etdiği...” (“Ve Safevilerin Musul’u istila etmesi. Ve Hafız Ahmed Paşa’nın Bağdat’ı alamadan dönmesi. Ve Tay kabilesinin Safevi ordusunu yağmalaması...” (C. I).
Edebiyatta da “Kızılbaş” demekle İranlılar kastedilir:
“Hazret-i Sultân Murâd-ı Gâzî himmet eyleyüp / Hasm-ı dîne ‘askerin hem-kâr-ı mirrîh eyledi / Hep Kızılbaşı kırup ref’eyleyüp Bagdâddan/ Ümmet-i Ahmedle âbâd itdi târîh eyledi” (Nâmi Divanı)
“Muzaffer ola serdârın eyâ Şâhenşeh-i Gâzî / Ne Tebrîzi koya şâh-ı kızılbâşa ne Şîrâzı” (Nef’î Divanı).
“Alaldan pençe-i şîr-efgenüñle harb-i Şirvân’ı / Kızılbaşuñ yine başına teng itdüñ Horâsân’ı” (Süheylî Divanı).
Siyasî tercihlere Alevî kardeşlerimiz âlet edilmesin; Sivas denmesin, Çorum denmesin, Maraş denmesin artık.