Kınama öyle olmaz, böyle olur

Türkiye’yi yönetenlerin dış politikası ve diplomasisi bitti.

Geriye bol keseden efelenmeci, Türkiye’de seçim kamuoyuna yönelik gurur okşayıcı konuşmalar kaldı.

Vatikan, Almanya, Fransa, Avusturya, AB, Rusya derken tehcir olaylarını, politik araç haline getirmeyen kalmadı. Tıpkı Birinci Dünya Savaşıöncesi gibi Türk devletini zayıf, yöneticilerini etkisiz, ülkeyi küçük görmeğe başlayanlar, yeniden eski diplomasiye sarıldılar. Hep bir ağızdan koro halinde siyasi bir karar mekanizması olan parlamentolarından karar çıkarıp, Türkiye’yi suçlu ilan etmeye başladılar.

Açık açık siyasi düşmanlığın ta kendisidir bu.

Buna karşılık bizimkiler ne yapıyor?

Elçilerimizi geri çekiyor, “bunlar yok hükmündedir” diyor. “Tarihçilerin meselesi dedik, arşivlerimizi açıktık siz neden açmıyorsunuz” diyor.“Bunlar bize sökmez diyor...”

Bu mu Türkiye’nin diplomasisi?

Bu akıl, bu kafa, bu strateji, bu söylem, bu eylem biçimi mi?

Obama’nın ağzından çıkacak birkaç söz. Alman Cumhurbaşkanı’nın iki dudağını kıpırdatırsa ne söyleyip söylemeyeceği mi? Yahut ezeli Papalık makamının ezeli İslam dünyasının lideri Türkleri mutlu edeceği bir sözcük duymak mı?

“Küstük size” deyip elçileri çekmenin ötesi yok yani.

Türkiye’yi yönetenlerin ufku bunu geçemiyor.

En son baktık, Türk dışişlerini yönetenler, tehcir meselesine “soykırım” diyen ülkelere birer kınama yazısı göndermiş.

Merak ediyorum, bundan sonra ne yapacaklar acaba? Çok basit. Elçileri bir müddet sonra geri gönderecekler. İkili ilişkileri sürdürmeye devam edecekler. Sanki hiçbir şey olmamış gibi yapıp, yürüyüp gidecekler.

“Milli meselem var” diyen devlet bunun gereğini yapar. Akıl sahiplerini toplar bir strateji geliştirir. En azından Türkiye’de bir çalışma merkezi kurar. Ve bu merkez, Türkiye’nin haklı davasını hem içte ve hem de dışta nasıl anlatacağını, yerli ve yabancı belgeleriyle, her yaş ve seviyeden insana açıklayacak ikna edici çalışmalar yapar.

Seninkiler oturmuşoturmuş yumurta kapıya gelinceye kadar, Ermenistan’a şirin görünme, AB’ye yaranma, ABD’ye kıvırtma düzeni içinde vakti geçirmiş, şimdi “Allah kahretsin, seçim de yaklaşıyor” diyerek, daha çok seçmen kamuoyuna “aferin” dedirtecek beylik sözlerle güya soykırımı kınıyor.

Aslında bir yönden dikkatlice bakarsanız kınamıyor. Ne diyor Başbakan, “tehcir insanlık suçudur.” Ne demek bu? “Türkiye insanlık suçu işledi” demektir. Belki seçim sürecinde olmasak, daha başka şeyler söyleyecekler...

Etkili bir diplomasi, eğer Papa’ya bir kınama yapacaksa, alır eline kalemi, Vatikan yazışmalarından bir belgeyi de ilave ederek, der ki: “Soykırım” ekte sizin arşiv belgelerinizde de görüldüğü gibi yoktur. Aynışeyi Fransa’ya yazar. Ekler Fransız belgelerini ve der ki. “Ey, Fransa! Ermenileri kışkırtan da öldüren de, Türkiye’ye hasımlık güderek sunan sensin. Aynısını Rusya’ya, daha dün Karabağ’dakileri de hatırlatarak, ardına bir de video belge ekleyerek Rusların yaptıklarını tek tek sunar.

Yetmez.

Türkiye’deki yazar, çizer, hoca, hacı, gazeteci, ayrılıkçı, bölücü tüm mahfilleri toplar, gözlerinin içinin de içine soka soka, a-ha belge, a-ha bilgi, a-ha bilim diyerek gösterir ve der ki: Hâlâ ihanet etmeye devam mı edeceksiniz? Bu ülkeden, bu halktan ve dahasıöldürülen mazlumlardan yana olmayacak mısınız! Ey, köle ruhlular! Sizinle asla büyük toplum kurulamaz.

Ama bunu yapmıyorlar... Sadece konuşuyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları