Kılıçdaroğlu'nun ülkücü mesajı
Zor zamanlardan geçiyoruz. Herkes kendince manevra ve siyaset yapıyor. İnce hesapları olanlar var. Muhtemel gelişmeleri önlemenin yolunun yeniden ülkücüleri kullanmak ve bir biçimde ülkücülerin muhtemel kaçışlarını önlemek istiyor...
Ülkücüler nereden kaçacak?
Önce MHP'nin isabetsiz politikalarından.
Yanlış yönlendirmelerinden ve Türkiye'nin içen düşürüldüğü durum sebebiyle elbette itile kakıla kovulduğu partisinden kaçacak...
Kaçarsa nereye gidecek?
Milliyetçi tutum ve davranışlar sergileyen vatansever gördüğü partilere...
Öyle ise Kılıçdaroğlu, oyunu sezmiş, hesap yapanların mesajını doğru algılamıştır.
Bu bakımdan haklıdır.
Ne diyor:
"Hemen kumpas da kurdular, 'Ülkücüymüş' dediler. Ülkücüler vatanseverdir, bayraklarını severler, vatanlarını severler biz de severiz."
Bunları neden söylüyor Kılıçdaroğlu?
Genel Başkan Yardımcı Bülent Tezcan'ın kurşunlanması olayında failin "ben ülkücüyüm" diyerek açık kimlik ortaya koymasından dolayı söylüyor...
Evet..
CHP Genel Başkanı haklı...
Kendisi ve bütün Atatürkçü CHP'liler vatanseverdir.
Aynen ülkücüler gibi..
İçinde bulunduğumuz temel sorun, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüdür. Kurtuluş Savaşı vererek tepemizden atılan bütün Kuvayı Milliyecileri hain ilan eden bildirilere rağmen, kurtardığımız biricik vatanımız Türkiye'mizdir.
Bu sebeple ortak paydamız, büyük Türk Milliyetçisi örnek vatansever Atatürk'tür.
Milli bayrağımızdır.
Bu sebepledir ki Kılıçdaroğlu'nun vatansever tutumu sürerken, birazcık da milliyetçiliğe vurgu yapan yanı öne çıkarsa siyasal yelpazenin önemli bir aktörü durumunda olan milliyetçi seçmenin bir bölümünü kendi yanına çekebilir. Şu anda AKP, milliyetçi söylem üzerinden ülkücü kesime şirin görünmek istiyor ama bunu yaparken asla iktidarın nimetlerine yaklaştırmıyor.
Ülkücüleri belirli mesafede tutuyor. Sadece konjonktürel bir milliyetçilik seslendiriyor o kadar.
Ülkücülerin siyasal lokomotifi durumda olan MHP ise sistemin önünü tıkadı... Kendi içinden sistemi yeniden üretecek ve canlandıracak bir güç çıkmasına da izin vermedi. Bunu parti içi demokrasiyi yok ederek yaptı. Hâlbuki parlamenter sistem, gereğini yapmış kendisini düzlüğe çıkaracak lider adayları ortaya koymuştu... Bunu mevcut şartlar içinde ve sağ siyasi yelpazede MHP de yapacaktı...
MHP, parti içi muhalefeti disiplin kurullarında eriterek, mahkeme savaşlarıyla kongreye gitmemekte direnerek tarihin önüne koyduğu fırsatı yok saydı. İçinden bir lider çıkmasına izin vermedi.
Lakin bunu yaptıktan sonra birçok konuda desteğini gördüğü AKP iktidarına hiç beklemediği bir zamanda ve yine hiç beklenmedik bir şekilde -tabir yerinde ise- altın tepsi içinde başkanlık sistemini sundu... İktidar cenahı şaşkınlıktan nasıl teşekkür edeceğini bilemez haldeyken birkaç hatalı hamle yaptı ve zor duruma düştü.
Şimdi ülkücüleri toplayıp, "herkes benim arkamda" demek istiyor ama gönüldaşlarını ite kaka, arkasını epey boşalttı. Gönüldaşlık hukukunu hiçe saydı. Darmadağın etti.
15 yıllık AKP iktidarı, ülkücüler açısından hezimet yılı oldu... Yıkımlar birbirini izledi...
Okul müdürlüklerinden tutunuz da, bürokrasinin tepe noktalarına kadar bürokraside MHP'nin gönüldaşlarını silip attı. MHP ise sustu. Etkili hiçbir yerde ülkücü kadroya göz açtırmayan iktidar sahipleri, şimdi diledikleri kadar şirinlik yapsınlar, yarattıkları hezimeti, çaldıkları umudu asla geri getiremezler....
Şimdi Bahçeli'nin bir araya getiremediklerini birileri sağ-sol argümanını kullanarak ve CHP'lilerin de solculuğunu öne sürerek muhtemel seçimlerde seçmen kaymalarının hesabını yapıyor olabilir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun demeci bize bu hikâyenin arkasını anlatıyor gibi...
Farkındayız...