Kerinçsiz’in mektubu (1)
Kemal Kerinçsiz, “Ergenekon” denilen bir tuhaf davada, ağırlaştırılmış müebbede mahkûm edildi.
Av. K. Kerinçsiz ve daha birçok insan ne yaptı da bu cezayı aldı? Soruyorum soruşturuyorum bir türlü neden ceza aldıklarını bulamıyorum! Gerekçeli karar açıklanınca öğreneceğiz! Bu tuhaf davanın daha Yargıtay safhası var.
Birileri Kemal Kerinçsiz üzerinden “Kerinçsizleşme” diye bir deyimi yerleştirmeye çalışıyorlar. 24 Eylül’de maksadı yazdım. Prof. Ümit Özdağ da, 26 Eylül’de, köşesini Kemal Kerinçsiz’e ayırdı ve gerçekleri bir bir sıraladı.
Başbakan Recep T. Erdoğan, bugün “Demokratikleşme” dediği bir “paket” açıklayacak. Kimin için? Bölücüler istedikleri gibi at koşturuyorlar, bazı illerimizi fiilen idare ediyorlar, halkı haraca bağlıyorlar, adım adım ayrıştırma hedeflerine doğru yürüyorlar. “Paket” onları hedeflerine daha yaklaştırmak için açılacak. Beri tarafta ise, birlik ve millî haysiyet mücadelesi vermiş aydınlar, askerler, halk önderleri suçlarının ne olduğunu bilmeden yıllar yılı hapis yatanlar ve ölümüne ceza alanlar görülmeyecek.
Kemal Kerinçsiz, eşi Av. Gönül Hanım vasıtasıyla bana bir mektup ulaştırdı. Kerinçsiz’in, neden ölümüne mahkûm edildiğini bu mektuptan ibretle istihraç edeceksiniz! Tarihî bir belge niteliğindeki mektubu, yer darlığından mecburen kısarak yayınlıyorum:
“‘Şeref Yaftası: Kerinçsizleşme’ başlıklı yazınızda, sözde Ergenekon tertibinden ötürü gözaltına alınıp tutuklandığım 22.01.2008 tarihinden önce yöneticisi ve kurucusu olduğum Türk Milliyetçisi avukatlardan oluşan Büyük Hukukçular Birliği’nin kuruluş amacı ve faaliyetleri ancak bu ölçüde en doğru bir şekilde özetlenebilir. (...)
Büyük Hukukçular Birliği ilk defa ülkesini seven ve millî değerlerine sahip çıkan avukatların aksiyoner bir tavır sergileyerek, hukuk kuralları içerisinde ve hukuk sistemini kullanarak, ifade özgürlüğü altında sinsice emellerini uygulamaya sokan sözde aydın ve işbirlikçi kesim ile yapmış olduğu mücadelede tepki çekmiş, dernek ve şahsım her türlü ahlâk kurallarının ötesinde iftira ve karalama kampanyalarının hedefi yapılmıştır.
Derneğimizin faaliyetlerinin sadece TCK 301. maddesini işleterek, Türklüğe hakaret kapsamında yaptığı şikâyet ve açılan davalara katılım talepleri ile sınırlı olduğu izlenimi yaratılmak istenmiştir. Oysa dernek faaliyetlerimiz içerisinde bu konudaki şikâyet ve davalar çok küçük bir alanı ihtiva etmiştir.
Millî ve manevî değerlerimizin korunması kapsamında açtığımız davalarda, uzun yıllar verdiğimiz uğraşılar sonucu;
Yargıtay ve Danıştay, Cumhuriyet hukuku dönemi içinde doğrudan vatandaşın kendi hukukunu ilgilendirmeyen, ülkenin genel sorunları hakkında açabileceği davalarda aktif husumet ehliyetine sahip olmadığını kabul ederken;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, şehit aileleri, Ermeni zulmünden zarar gören ailelerin mirasçıları ve vatandaşlar adına Türk Milletine; ’Katliamcı’, ’Soykırımcı’diyen Orhan Pamuk aleyhine açmış olduğumuz manevi tazminat davaları kabul edilmiş, özel hukuk alanında bu konuda önemli bir içtihat oluşturulmuştur.”
(Devam edecek.)