Kendisiyle birlikte ülkeyi batıran iktidar var karşımızda
Türkiye sadece yalnızlaşmadı; aynı zamanda yalancılaştı. Yalan üzerine kurulu politikanın bir ucu dışa, öbür ucu içe yönelik. Türkiye AKP’nin izlediği yanlış politikalar sebebiyle komşularıyla kavgalı bir ülke haline getirildi. Hükümet, açıkça komşu devletlerin içişlerine karışıyor ve alenen taraf oluyor. Böyle bir politika yeryüzünde görülmüş şey değil.
En beteri de eskiden ülkeler ve yönetimleri ile muhataptık; şimdi ülkelerle değil, komşu ülkelerin içişlerinin bir parçasıyız. Mısır’da İhvan’ın, Suriye’de El-Kaide’nin, Irak’ta Şia karşıtı saydığımız etnik bölünmenin merkezi olan Barzani’nin, Filistin’de Hamas’ın taraftarıyız.
Bu ne demek?
Bu demektir ki Türkiye, komşu devletleri bir bütün olarak görmüyor. Ya ne olarak görüyor? Filistin’i Hamas, Suriye’yi El-Kaide, Mısır’ı İhvan, Irak’ı Barzani olarak görüyor. Dolayısı ile Mısır’da, Suriye’de ve Irak’ta iki Türkiye algısı var. Biri çatışan grupların benimsediği Türkiye, öteki, devlet yanlısı iktidar ve grupların baş belası olarak gördüğü Türkiye.
Devlet nezdinde ise Türkiye; Irak, İran, Suriye ve Mısır devletleriyle resmen kavgalı.
Hâlbuki Türk Milletinin genel ekseriyeti ne İhvancı, ne El Kaideci, ne de Hamasçı. Bizim kimseyle kavgamız yok. Yok ama Hükümetimiz kavgalı olunca iş değişiyor. Toplumun kavgası olmasa bile yönetenlerin kavgası varsa ister istemez devlet ve o devletin toplumu bundan olumsuz şekilde etkileniyor.
Bakınız Mısır Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Ahmed El Muhammed “Mısırdaki darbenin arkasında İsrail var” diyen Erdoğan’a ne cevap verdi: “Mısır’ın Batılı bir ajandan vatanseverlik dersi almaya ihtiyacı yok.”
Ne ağır bir söz ve itham.
Böyle bir söz, normal işleyen ve onuruyla yaşayan bir devlet ve o devleti yöneten onurlu kişiler için savaş sebebidir. Bunun onda birini İsrail’e söyleseniz ortalık sallanırdı.
Gık yok..
Olamaz da..
Neden?
Çünkü kendisiyle beraber Türkiye’yi batırmakta olan bir iktidar var başımızda. Onulmaz yaralar açarak milli duruşumuzu zedeleyen, uluslararası ilişkileri tersyüz eden ve başka ülkelerin içinde kendine yandaş edinerek bunu dini bir savaş gibi sunan bir iktidar var ülkemizde.
Mısır’da darbeciler de Müslüman, darbeye maruz kalanlar da. Suriye’de iktidardakiler de Müslüman, onlarla çarpışanlar da. Irak’ta iktidardakiler de Müslüman, Irak’ı bölerek kendilerine devlet kurmaya çalışanlar da. Ancak Türkiye’yi yönetenlere göre Mısır’da “Allahlık iddiasında bulunan” Firavunlarla, elinde Kur’an olanlar savaşıyor. Rejim sorununu inanç sorunu gibi sunuyorlar.
Zorbalık, katliam, halka ateş açma, bir ülkede eşitlikçi demokratik bir rejim yerine tek biçimci zorba bir rejim kurmak da insan haklarına zarar verdiği için genel bir sorundur. Her namuslu insan, ister dindaşı, isterse başkası olsun buna karşı çıkmalıdır. Ancak sen tutar, Mısır’da darbeciler katliam yapıyor diye avazın çıktığı kadar bağırırken, aylardır Suriye’de El-Kaidecilerin yaptıklarını görmezden gelirsen, Karabağ’da Ermenilerin çok net ve açık olan katliamından tek kelime etmezsen ve Afganistan’da Irakta ABD askerlerinin yaptıklarını hiç hatırlamazsan sadece Sisi ve Esad’a sayıp söylersen, ancak bağnaz taraftarlarını ikna edersin. Aklı başında hiç kimse sana inanmadığı gibi sözlerine de itibar etmez.
Tıpkı Suriye’deki gaz bombası feryadı gibi. Adam ülkesine Birleşmiş Milletler temsilcilerini çağırmış, istihbarat servisinin başındaki kişi “gaz atıldı” denilen yere yakın bölgede oturuyor, sen diyorsun ki “Esad katil. Halkını gaz bombalarıyla öldürdü.” Nereden biliyorsun? İspat edilmedi ki. Kaldı ki, Esad’ın böyle bir şey yapması için aklını yemesi lazım. Her şeyden önce muhaliflere karşı üstünlük kazanmış durumda, sonra, böyle bir suç sabit olursa uluslararası toplumun müdahalesi haklılık kazanır. Bu durum Esad’ın sonu demektir. Öyle ise neden halkına gaz atsın? Velev ki attı diyelim. Olay henüz yeni. İspat edilmiş değil ki...
Bunların elinden dilinden ve yayıp eylediklerinden asla emin değiliz. Korkarım tarih bizi affetmeyecek..