Kendinizin yöneticisi misiniz?!
Devleti yönetenler bir kesimin yöneticileri olduklarını ortaya koyan tavırlar sergiliyorlar. Cumhurbaşkanı kendisinin cumhurbaşkanı, Başbakan kendisinin başbakanı... Nerede halk?
Halk kendilerine ram olurlarsa onların halkı; olmazlarsa analarını da alıp gitsinler!
Şu zaman dar zaman, zor zaman, netameli zaman...
Bir tarafta PKK'yla savaşıyorsunuz, sınırımızın hemen ötesinde Rusya'yla, ABD'yle... Evet Rusya'yla, evet ABD'yle Türkiye savaşıyor! PKK'yla mücadele ABD'ye karşı mücadeledir. Türkmenleri savunmak, mültecilere tarihte görülmemiş bir destek sağlamak Rusya'ya karşı savaştır.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in gidip gelmelerine bakmayın siz; başı belaya girecek... Türkiye'ye mama verip kendisini kurtarmak istiyor. Hepsi bu.
İki gün önce yazdığımda ısrarlıyım: Madem öyle işte böyle demeliyiz; Türkiye'ye savaş açan, Türkiye'yi kaale almayan kim varsa, IŞİD'i onun üzerine salmalıyız. "Salmalıyız" derken, bize zarar vermediği müddetçe IŞİD'e karşı bir tavrımız olmamalı.
PYD, PKK demektir. Suriye'de PKK devleti kurmak için savaşıyor. ABD ve Rusya destek veriyor. PYD'nin en büyük düşmanı IŞİD. Aynü'l-Arab'da ABD yetişmeseydi, IŞİD, PKK'yı kökten bitiriyordu. Aynü'l-Arab'da PKK'nın bitişi demek, Türkiye'de de bitişinin başlangıcı demekti.
ABD, PKK'ya can verdi, ruh verdi.
Reis, "ABD'nin müttefiki PYD mi, Türkiye mi?" tarizinde bulundukça ABD Ankara'nın damarına basarcasına "PYD bizim dostumuz" diyor.
PYD/PKK bizim düşmanımızsa, IŞİD de PKK'ya karşı savaşıyorsa, IŞİD'e, bize dokunmadığı müddetçe göz yumma hakkımız doğmuyor mu?!
Biz içimizde çok parçalandık. Ülkemiz için ülke yöneticilerine destek verelim, diyoruz, yukarıda yazdık, şu an için aynı frekanstayız, ama bakıyorsunuz, Cumhurbaşkanı, Başbakan toplantı yapıyor, geziye gidiyor, hep yanlarında belli isimler...
Başbakan geçen gün basın yayın organlarının sahipleriyle toplandı, dize getirdikleri veya müteahhitlerden kendilerinin topladıkları paralarla çıkarılan basın yayın organlarının patronları var, diğerleri yok. Tamam, PKK'ya destek verenlerle toplanamazsınız. Zaten patronlarla niye toplanırlar, anlamış değilim. Patrona gazeteyi çıkaranlara emir ver, şöyle gazete yapsınlar, böyle gazete yapsınlar mı, diyeceksin?! Tuhaf.
Turgut Özal'dan beri "gündem" tayyare muhabbetlerinde belirleniyor. Bakıyorsunuz hep aynı kadro...
Kendilerine güvenleri olmayanlar, dar kadro hareketi yürütürler. Eğer sorulardan çekinmiyorsanız, eğer tenkidi faydalı görüyorsanız, kimseyi kayırmazsınız, bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı olduğunuzu gösterirsiniz.
Hatta madem gazete çıkarıyorlar, madem kanun nazarında meşru zemindeler, can düşmanınız "Paralel" dediklerinizden de gazeteciler gelmeli ve istedikleri gibi sorabilmelidirler. Bir hukuk devletiysek, verilmeyecek/verilemeyecek cevabınız olmaz/olamaz.
Bu ülke sanki sadece onların. Kendileri gibi düşünmeyenler yok sayılacak!
Böyle devlet yönetimine ne denir?!
Ben söylemeyeyim artık...