Kelle kesen de İslâmcı!
“Ha İslâmcılık ha sütçülük” demiştik dün... İkisi de satıcılık! İkisinin de kâr amacı var. Allah sizi inandırsın sütçülük edenler içinde hileci nadir çıkar ama “İslâmcılık” güdenlerden o kadar çok hilekâr, o kadar çok gaddarla ve o kadar çok “Türk” düşmanıyla karşılaştık ki “İslâmcı” ise “Müslüman’ım” demesinden bile şüphe duyuyoruz.
İşte basireti bağlanmış halkımızdan oy alarak kendisini “Ali kıran baş kesen” gösterenler... Hem elleri cebimizde, hem “Ya bendensin, ya düşmanımsın!” tavrı... Bunlar “Millî Görüş”ün has kadroları... “Gömlek çıkardık” demelerine bakmayın; öz aynı.
“Millî Görüş” içinde çok temiz insanlar da tanıdım ama maalesef, “Türk” deyince akılları bir türlü “Türk” olunacağına ermeyen insanlar.
Bir “ilâhiyatçı dost” arada mektup gönderir; “Millî Görüş”ü iyi bilen bir ilâhiyatçı. Yazdıklarını okuyalım:
“Millî Görüş’ü kuranları hatırlıyorsunuz, katkı, destek verenleri de hatırlıyorsunuz. Söylemlerini hatırlıyorsunuz 1971’den bu tarafa. Yurt dışı ilişkileri ve ilgilerini biliyorsunuz. Bu görüşün başında millîlik olsa da esasında, vatansız ya da yeryüzünü vatan kabul eden, İslâmı yanlış anlayan ve yorumlayan bir görüştür.
Âcizâne okuduklarım bana, bilhassa Abdülaziz (maktul) döneminden itibaren başta İngiliz Krallığı, Hollanda Krallığı, önce Uzak Doğu ve sonra Hindistan (tarihî Hindistan) üzerinden başlayan sömürgecilik konusunda tek engelin, İslam olduğunu gördüklerini hep biliyoruz. Yine âcizâne anladığım, bilhassa İngiliz, hiçbir zaman direkt karşı çıkmamıştır, hep dost görünümü altında, önce İslam’ı ve Müslümanları etüt etmiş, o tarihlerde merkezler kurmuş, bilimsel disiplin içinde bugüne kadar bu merkezler (Hepsi şimdi üniversite, araştırma merkezi olarak devam etmektedir.) çalışmış. Bugün Hind İslâmı, Pakistan İslâmı, Malezya İslâmı, Endonezya İslâmı, İngilizlerin şekillendirdiği İslâmdır. (Bugünkü ’ılımlı İslâm’faaliyetlerinin ilk nüvesi, örneği.)
Sonra Arap coğrafyası, yine İngiliz’in dirayetli, disiplinli çalışması, sonra yıkılan Osmanlı, ancak küllerinden doğan Türkiye; fakat, önemi artan Türkiye, İhvân’ın eserleriyle, Merhum Kutuplar’la [Muhammed ve Seyyid] yetişen, yetiştirilen; Lozan’ı düşman gören, gösteren; İkinci Dünya Savaşı’nda ayakta durmak için stok yapan, bunun için en uygun mekânlar olan camileri geçici olarak zahire ambarı yapan yönetimi gâvur ilân eden nesil, II.Abdülhamid’i İslâmcılıkla vurmaya çalışan, Said-i Nursîler, şunlar bunlar, yeni cumhuriyeti filiz iken kırmaya çalışan taşeron İslâmcılar; ‘SSCB’ye çekilmesi gereken set için en uygun yönlendirici unsur İslâm’dır. ‘diyen Batı ve bunun yetiştirmeleri, bir kısmı ne yazık ki Türk değil; ama, hepsi kavî Müslüman, o kadar ki hepsi Müslüman olan halka önce ‘Müslüman mısın Türk müsün?’diye soracak kadar şuursuz kavî Müslüman, ‘Ne mutlu Türk’üm’ demeyi ırkçılık olarak anlayan kavî Müslüman, işte bunlar Millî Görüş’ün benim anladığım, ama esasında çok şeyler anlatamadığım seyri...”
Bu kadar açıklama bile maalesef bir türlü uyanamayan halkımızın eliyle ülke yönetiminin kimlerin eline teslim edildiğini vâzıh bir şekilde ortaya koyuyor. “İslâmcı” deyince “İslâm” anlamamalıyız. IŞİD de İslâmcı!