Kavga politikası nereye kadar?
"Sınırları açalım da görün.." diye Avrupa'yı tehdit ediyorlar. Keşke söylediklerinin onda birini yapsalar. Yapamazlar. Yapamadıkları için de Türkiye Batı'nın gözünde küçülüyor.
Bu sebeple Kılıçdaroğlu haklı.
Bakın ne diyor: "Dış politikayı da kavga üzerine kurdular. Suriye'yle, Irak'la, İran'la, Rusya'yla kavga ettiler. Hepsinde zararı vatandaşlarımız gördü. Şimdi Almanya ve Hollanda ile kavga ediyorlar. Yine zararı ülkemiz ve insanlarımız görüyor. Yazık değil mi? Dünyada kavga etmedikleri ülke kalmadı. 16 Nisan'daki 'hayır' dış politikadaki bu kavgalı hale de son verecek ve Türkiye'nin önünü açacaktır."
Şimdi biri çıksın bize söylesin. Hollanda ile kavga ettik de Türkiye ne kazandı?
Almanya ile kavga ettik de Türkiye hangi uluslararası başarıya imza atmış oldu?
Dışişleri Bakanı da çıkıp demez mi: "Polislerimizden birini vursalardı savaş sebebiydi" diye..
Haydaaa!.
Evet, vursalardı haklı olarak savaş sebebiydi. Ama hangi yüce amaç, millî mesele uğruna savaşacaktık? Buyurun söyleyin.. Hangi millî dava için?
Referandum propagandası yapacaktık da.
Eee..
Hollandalılar bizi ülkelerine almadılar.
Sonra? "Biz de bir kadın bakanımızı onların üzerine gönderdik. Onlar elçiliğimizin giriş-çıkışını kapattı. Kadın bakanımızı orada alıkoydular. Bakanımızın korumaları bunun üzerine silahına davrandı. Bunun üzerine Hollanda özel timi polislerimize ateş etti ve hepsini şehit ettiler" diyecektik.
Allah'tan böyle olmadı.
Evet, Hollanda yönetimi sert, katı, acımasız ve vahşi.. Kesinlikle doğru. Aslında bu tutum, bütün Batı'nın özelliği. Batılılar, kendi dışındakiler için gerçek yüzünü böyle gösteriyor. Hollanda sömürgeler döneminde de Afrika'da soyup soğana çevirdiği halklara bundan bin beterini yapmış bir toplumdur. Batı, zenginliğini mazlum toplumlara uyguladığı işkencelere ve bu işkencelerden kazandığı servete borçludur..
Bunun böyle olduğunu biliyoruz.
Burada bilmek istediğimiz Hollanda'nın tavrı değil.. Bizimkilerin tavrı ve ürettiği politika. Milletin başına açtığı sorun önemli.
Biz, kendi polisimizi, insanımızı, Türkiye'nin gurbetçi çocuklarını bunlara neden dövdürdük? Mesele bu.
Amsterdam Belediye Başkanı, "Türk polisler elini beline atsalardı vuracaktık" diyor. Neden ölümün kıyısına kadar getirdik koruma polislerini?
Neden ateşin önüne attık?
Asıl sorgulanması ve açıklanması gereken soru bu. Referandumda birkaç oy almak için buna değer miydi?
Ve sırf bu sebeple Dışişleri Bakanı'nın söylemiyle "Türkiye savaşın eşiğinden döndü" öyle mi?
Yazık!
Böyle referandum olur mu?
Eğer iktidardaysanız ve devleti siz yönetiyorsanız size her şey serbest, muhalefetseniz hepsi yasak...
"Hayır" denilmesine tahammül yok.. Kardeşim, siz halka soralım demiyor musunuz?
Ee.
Halka sormak için halka durumu anlatmayacak mıyız? Halk eşit olarak her iki tarafı dinleyerek karar verip hakem olma görevini yapmış olmayacak mı?
Eğer öyle ise siz neden bin adım önden başlıyorsunuz bu bir.
İki: Siz neden hep devletin imkânları ile karşımıza dikiliyorsunuz da muhalifler dikilemiyor? Devlet sadece sizin devletiniz mi?
Üç: Türkiye'de "hayır" demek yasaksa, neden referandum yapıyorsunuz?
Dört: Diyelim ki evet çıktı. Yarış eşit şartlarda olmadığından, hayır diyenlerin engellendiğinden ortaya çıkan sonuç tam ve gerçek millet iradesi sayılacak mı?
Beş: Milliyetçi Özdağ, Oğan, Akşener ve Aydın'a konuşma özgürlüğü yasak mı? Bu liderlerden ne istiyorsunuz?
Altı: Maden Olağanüstü Hal toplantı ve gösteriye mani, neden referandum yapıyorsunuz? Değilse Valiliğin Meral Akşener'e yaptıkları neyin nesi?