Karayılan, AKP’nin PKK’ya hizmetini açıkladı

PKK’nın Türkiye’yi vurduğu Kandil karargâh merkezine giden BDP’nin hatıra fotoğrafı yayınlandı ya. Basın fotoğrafı sorgulamaya başladı. “Kim bu kadın?” Asıl probleme değil, ayrıntıya dikkatlerimizi çekiyor. Halbuki oradan Türkiye’ye yollanan tehditler, fotoğraftaki kadından çok daha önemli.
Mesela; “Türk devleti havuç-sopa taktiğini bıraksın, bununla sonuç alamaz” diyor terörist lideri. Efeleniyor, tehditler savuruyor.
Devamında hükümetin PKK’ya sunduğu dış politikanın yansımalarını aktarıyor. Dikkat ettiniz mi bilmem. Bakın ne diyor terörist:
“Kürdistan’ın parçalarını elinde tutanlar arasındaki anti-Kürt ittifakı bozuldu, toplu durum değişti. Şimdi daha da güçlüyüz.”
Peki, onları kimler ve ne tür politikalar güçlendirmiş?
Bunun cevabını şöyle veriyor terörist:
“Kürdistan dört parçadır. Dört parçayı egemenliğinde tutan devletler kendi aralarında Kürtlere ilişkin anlaşmışlar. 2003’ten 2011’e kadar Türkiye-İran-Suriye’nin bize karşı üçlü anti-Kürt ittifakı vardı. Bu koşullar tümüyle değişti, Kürdistan üzerinde egemen olan devletler arasındaki ittifaklar bozuldu. Bu koşullara dayanarak daha rahat ve daha güçlü bir mücadele zeminini yakaladık.”
Eski ittifakı bozarak PKK’ya güçlü “mücadele zeminini” kim hazırladı?
Bu durum, AKP’nin Büyük Orta Doğu politikaları bağlamında Davutoğlu’nun önümüze koyduğu acı bir gerçektir.
İran-Irak-Suriye ve Türkiye arasındaki ittifak, AKP’nin Davutoğlu politikalarının Büyük Orta Doğu hizmetleri kapsamında bozulmuştur. Bu durum, Irak’ı farklı bir alana sürüklerken, İsrail’i güçlendirmiş, Suriye’yi ise parçalanma ile karşı karşıya getirmiştir. Tıpkı 1990’larda Irak’a yönelen ABD politikaları karşısında o günlerde söylediklerimizin zaman içinde bir bir gerçekleşmesi gibi, Irak’ta otonom bir Kürt devleti kurulmuş, Irak’ın toprak bütünlüğü tehlikeye girmiş ve üçe bölünme riskinin halen daha sürmekte olduğu gibi. Aynı durum İsrail’in geleceği için Suriye’de oynanmaktadır.
Türkiye’nin ABD bağımlı Suriye politikaları, kendisinin de söylediği gibi Karayılan’ın elini güçlendirmiştir. Bu açık gerçeğe rağmen AKP iktidarı teröristlerin değirmenine su taşımaya devam ediyor. Ders alacağı yerde “Esed” nutukları atarak “halkını katleden adam” söylemlerini bize yutturmaya çalışıyor. “Esed’e kendi halkını kışkırttık, bunun üzerine o da onları vurmak zorunda kaldı. Asıl müsebbip, büyük patronumuz Amerika ve onun bir dediğini iki etmeyen biziz” demiyor tabii.
İşte o politikanın sonucu “kendimizi kapsamlı bir savaşa hazırladık” sözünde düğümleniyor.
O düzeye gelmişler yani. Buna bir ilave daha yapması lazımdı teröristin. Demeliydi ki “İktidarınız sayesinde terörü mahalle aralarına kadar yaydık ve KCK’ların kuruluşlarını seyrettiğiniz saatlerde PKK’yı en küçük çocuğun eline taş vererek polise atacak düzeye ulaştırdık. Böylece biz şimdi hiç olmadığımız kadar güçlendik. Ve sizi tehdit ediyoruz.”
Dağda bu konuşmalar olurken PKK elebaşıyla anayasa yazarak, Türkiye’de rejim değişikliği yapmak isteyen Başbakan ne dedi bilin bakalım?
Söyleyelim: Yeni anayasa için “CHP, olmazsa MHP’nin kapısını çalarız. Netice alamazsak BDP’ye gideriz. Referandum için 330 oyu bulduğumuzda taslağımızı milletimize götürürüz” dedi.
Demek ki “anaların gözyaşı” meselesinin çok ötesinde asıl gerçeklik var ortada. Anayasa ile rejimi ortadan kaldırıp, başkanlık sistemi kurduktan sonra koltuğa oturmak ve Türkiye’nin bir kısmında şimdilik Kürtlere özerk bir alan açmak. Sonrası onlara kalmış.

Yazarın Diğer Yazıları