Karanlığın kandili Âşık Veysel'in şiir dünyası

-Yeter artık yumma gözün kör gibi-

Halk şiiri geleneğinin çağımızdaki önemli ustalarından biri olan Âşık Veysel'in Türk halk şiiri içindeki yeri Cumhuriyet dönemi halk şiirinde düz koşmayı vurgulu söyleyişinde, halk duygularına iyi tercüman oluşunda ve kendine özgü bir tarz oluşturuşunda gizlidir.

Ustalığı ise lirizmi iyi yakalayışında ve hayatının bazı kesitlerini dizelerine ustaca aktarışındadır.

Baharda çağlayan bulanık sular

Durmadan kendini taşlara çalar

deyişi halk şiirinin özünü oluşturan lirizmin Veysel'de ustaca dile gelişinin güzel ve etkili bir örneğidir.

Saz, âşık için ilhamı kamçılayan bir alet olup âşıklık geleneğinin en önemli unsurlarından biridir. Bu unsuru Veysel, usta yüzü görmeden öyle özgün kullanmıştır ki, musikimizde "Veysel düzeni" diye adlandırılan bir eda oluşturmuştur.

asik-veysel.jpg

Dîvân şairinin kalemi ne ise, âşığın da sazı ve tezenesi odur. Sazı onun dili ve gönlüdür. Onunla sohbet eder, onunla dertleşir, bütünleşir. Saz çalma geleneğini en iyi kullananlardan biri olan Âşık Veysel:

Ben gidersem sazım sen kal dünyada

Gizli sırlarımı âşikâr etme

Lâl olsun dillerin söyleme yâda

Garip bülbül gibi ah ü zar etme

diyerek, onunla dert ortağı olmuş, sazın yaşamındaki yerini işaret etmiştir. Veysel'in saz çalışındaki özgün tavrıyla, türkü söyleyişindeki doğal yorumuyla halk müziğinin de önemli kilometre taşlarından biridir.

Veysel'de, bağırtılı, laf kalabalığı içinde anlamı müziğe feda eden bir tavır sezilmez. Söyleyişinde net, arı-duru, yapmacıksız bir Anadolu Türkçesi hakimdir. Sözcükler, yerli yerine oturmuş ve özgündür. Besteleyip, sazının eşliğinde ustaca okuduğu:

Güzelliğin on para etmez

Şu bendeki aşk olmasa

gibi dizeleri gelecek kuşaklarda da insanların yüreğini derinden sarsacak özgün ve kalıcı söyleyişlerdir.

Usta-Çırak geleneği âşık edebiyatının en önemli geleneklerindendir. Her âşık ustası ile iftihar eder. Tokatlı Nuri, ustası Emrah'ı, Âşık Veli ustası Kemterî'yi:

Ustam idi yapılacak damım var

biçiminde övgüyle dile getirir. Veysel'de bu durum söz konusu değildir dense de Veysel'in köylüsü Âşık Hıdır Dede'nin Veysel'in yetişmesinde emeğinden söz edilir. Usta-çırak geleneğini tam sürdürmeyen Veysel'in çırağı da yoktur. Fakat kendinden sonraki pek çok âşığa büyük etkisi vardır.

Veysel, badeli âşıklardan değildir. O, çalışıp didinerek belli bir düzeye ulaşmıştır.

Veysel'de rüya olgusu da yoktur.

Âşık edebiyatının önemli geleneklerinden biri de âşık karşılaşmalarıdır.

Ne yazık ki Veysel'i çok iyi atışma yapan bir âşık olarak göremeyiz. Şüphesiz Veysel'e hiç atışma yapmamıştır denilemez. 1936'da Âşık Çakır'la Yozgat'ın Çayıralan ilçesinde atışma yaptığı ve 1942'de Kastamonu'da Behçet Kemal Çağlar'ın ısrarıyla bir atışma yaptığı 1966'da da Kul Ahmetle yatığı atışmalar vardır. Yalnız Veysel'de:

Çarık: Mes:

Aman kardeş çok üşüdüm Elin yüzün çamur bu ne

Sen köşede ben dışarda Git ahırda kızınsana

Senin ile kardeş idim Laf istemem uzun çene

Sen köşede ben dışarda Ben köşede sen dışarıda

biçiminde başlayan çarık-mes atışması bir çeşit atışma uyarlaması olarak görülür.

Onun şiirleri arasında geleneğe bağlı olarak ustalık işareti sayılan, leb-değmez de denilen dudak-değmez tarzı söyleyiş de yoktur. Veysel herhangi bir muamma da çözmüş değildir. Eski deyimle askı indirmemiştir. Dedim-dedi tarzına hiç heves etmeyen Veysel, herhangi bir âşığın bir şiirine de nazire söylememiştir. Ümmi olması nedeniyle bir şiiri tanzir etmesi de beklenmemelidir. Bir âşığın geleneğe bağlı unsurların tümünü yerine getirmesi de zaten beklenemez. Veysel, yaşadığı çağ itibariyle ve ümmi oluşu nedeniyle miladi takvime göre iki şiirinde önemli tarihleri vurgulamak istemiş ve tarih düşürme yöntemine baş vurmuştur. Bunlardan biri doğum tarihini belirttiği:

Üç yüz onda gelmiş idim cihana

Dünyada bakmadan ben kana kana

biçimindeki söyleyiştir. Diğeri de Erzincan depreminin tarihinin belirtildiği şiirdir.

Övgü ve yergi âşık edebiyatının özünü oluşturur. Övgülerinde, aşkla ilgili olarak en çok âşık-mâşuk ve rakip üçlüsü ortak olarak ele alınmıştır. Ancak Veysel, bir şiirinde:

Güzel yüzün görülmezdi

Bu aşk bende dirilmezdi

Güle kıymet verilmezdi

Âşık ve mâşuk olmasa

deyip âşık ve mâşuk kavramını ustaca dizelerine aktarmıştır.

Sevi Veysel için ucu bucağı görünmeyen bir denizdir.

Aşk denilen bu deryaya

Çıkamazsın girme gönül

diyerek, bu denizin hem derinliğini, hem de sınırsızlığını dile getirmiştir.

Veysel, övgü ve yergilerinde ölçülü olmuş, ılımlı tavır takınmıştır. Yeri gelmiş sevdiğine duygularını:

Söyletme garip Veysel'i

Candan sevdiğin güzeli

Gâhi uslu gâhi deli

Tenha bulsan sarılman mı

biçiminde Karacaoğlan edasında dile getirmiş, yeri gelmiş;

Güzelliğin on para etmez

Bu bendeki aşk olmasa

Eğlenecek yer bulaman

Gönüldeki köşk olmasa

diyerek yüreğindeki sevdasını olgun bir âşık edası ile sergilemiş, yeri geldiğinde:

"Topraktan öğrenip kitapsız bilendir halk" özdeyişinde vurgulanan bilgelikle çıkmıştır karşımıza.

Bir kısmını zengin etmiş yan yana

Şimdi kendi saklanıyor sır gibi

diyecek kadar haksızlığa ve adaletsizliğe Tanrı bile olsa söyleyeceğinden geri durmamış, "Veysel'in elinden tutulmasa, devlet desteği olmasa Veysel, Veysel olmazdı" diyenlere karşı yine ılımlı tavrını bozmadan, imalı bir şiirle:

Tilki gölgesinde aslan gizlenmez

Yiğidin gölgesi kendinden olur

biçiminde yanıt vermiştir. Veysel, kavga adamı olmamakla beraber:

Beni hor görme kardeşim

Sen altınsan ben tunç muyum

Aynı vardan var olmuşuz

Sen gümüşsen ben saç mıyım

diyecek güçle sazına yaslanıp direnmesini bilen, gönül adamlığının yanı sıra yürek adamıdır.

Veysel'in toplumsallık anlayışı ülke kalkınması için yapılması gereken çalışmalardır.

El birlikle çalışalım vatana

Çok okul fabrika kuralım kardaş

dizeleriyle başlayan şiirinde bu görüşü en etkili biçimde dile getirmiştir. O, gözü görmediği halde, doğanın, kırların ve çiçeklerin temiz havasını ince bir lirizmle dile ve tele dökmüştür. Veysel'in ilginçliği imgelerinin zenginliğinden gelmektedir. Doğa ve evren Veysel için çok önemlidir.

Anadolu insanını en çok saran, en güzel şiiri ise meşhur Toprak şiiridir. Veysel, derdini sazına döktüğü gibi yorgunluğunu, kırgınlığını, kahrını da toprağa döker.

Dağlar çiçek açar

Veysel dert açar

derken gönlündeki sırları tarlasında yeşeren otlara, ekinlere, bahçesinde filizlenen ağaçlara açmaktadır. Veysel'in şiirinde toprak sadık yardır. Onu bağrına basacak bir sığınaktır. Veysel'in toprağı toprak olarak sevmesi yanında vatan olarak sevmesi ve ona bağlanması da önemlidir.

Aslıma karışıp toprak olunca

Çiçek olur mezarımı süslerim

deyişi insanın topraktan yaratıldığı efsanesini vurgulamaktadır. Toprak şiirindeki "Kazma ile dövme" sözleri emek-üretim ilişkisini ustaca ortaya koymaktadır. Bu bilinçle söylenmiş bir şiirdir.

Aşık edebiyatında ustalığın belgesi öncelikle ele aldığı konuları en iyi biçimde işleyebilmesidir. Yoksa unutulup gider. Veysel'i unutulmaz kılan ele aldığı konuları özenle işleyişidir. Çoğu kimse gurbet konusunu dizelerine aktarmıştır ama Veysel'in:

Yeni mektup aldım gül yüzlü yardan

Bekletme yolları gel diye yazmış

deyişindeki doğallık ve rahatlığı herkes yakalayamamıştır.

Veysel'in tasavvuf felsefesi dahilinde söylediği en iyi şiirlerden biri "Uzun ince bir yoldayım" şiiridir. Ruhu şad mekanı cennet olsun.

kitap-kapak.jpg

Yazarın Diğer Yazıları