Kara günlerde bir ışık

Şu “kara günler”de bir ışık parıldadı: İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Milletlerarası Türkoloji kongresinin sekizincisini düzenledi.
İlk başlarda Türkoloji kongrelerini kaçırmazdım ve iştiyakla katılırdım. Kongrelerde Türkolojinin devlerini tanıdım; tebliğlerinden, tartışmalarından çok şey kazandım. İlmî kıskançlıkların aynı zamanda insanları nasıl motive ettiğini de, ilmin kişiye nasıl millî heyecan yüklediğini de o kongrelerde fark ettim.
Türkolojinin büyük ismi Orhan Şaik Gökyay, bir kongrede, salona girerken bir grup kız öğrencinin “Bu Vatan Kimin?” şiirinin her bir mısrasını ayrı ayrı okuyuşunun Hoca’yı nasıl duygulandırdığı o salonda olanların belki hâlâ hatırındadır. (Sonra o öğrencilerden biri, iki çocuğumun annesi olacaktır!)
Yine o kongrelerin birinde, İkinci Yeni şairleri üzerine tebliğini merakla dinlediğim, Hacettepe Üniversitesi’nden bir doçentin (Bedrettin Cömert) beş-altı ay sonra Ankara’da öldürülüşünü, her Türkoloji Kongresinde acı acı hatırladım.
Dr. Yusuf Gedikli önceki akşam telefon etmeseydi, bu kongreden haberim olmayacaktı. Yusuf, “Haberin yok mu? Seni göremedim kongrede...” dedi. Konre başkanı Edebiyat Fakültesi Dekanı, tez dönemi arkadaşım, Prof. Dr. Mustafa Özkan’la berabermiş. Sonra telefonu ona verdi. Tabiî sitem ettim. Böyle muhtevalı bir kongre düzenleniyor ve gazetecilerin haberi olmuyor. Talihsizlik hazırlık safhasında onun yurt dışında olması...
Geniş iştirakli bir kongre... 30 Eylül Pazartesi başladı, bugün sona eriyor. 40 ülkeden 310 Türkolog geldi ve hemen hepsi tebliğ verdi.
Hocaların hocası dünya çapındaki Türkologlarımızın, programda “Onur Kurulu” olarak başa yazılması bir kadirbilirliliktir: Prof. Dr. Ömer Faruk Akün, Prof. Dr. Kemal Eraslan, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Prof. Dr. Günay Kut, Prof. Dr. Orhan Okay, Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Prof. Dr. Semavi Eyice, Prof. Dr. György Hazaı, Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. Mübahat Kütükoğlu.
Tebliğler, tarihten sanata, edebiyata, dile, musikiye, arkeolojiye kadar çok değişik dallarda verilmiş. Tebliğlerin bir önemi, farklı ülkelerden gelen Türkologların, kendi ülkeleriyle Türk varlığı arasında bağ kurmasıdır. Böylece Türk’ün ve Türkçenin nerede nasıl bir tesiri olduğunu ve nasıl kültür alışverişinde bulunduğunu öğreniyoruz. Her bir tebliğ yeni bir kapı aralıyor.
Türkler tarihi taşa yazmışlardır. Bunun sebebi nedir? Bilmek gerek. Yeni yeni taşlar bulunuyor. Bu kongrede yeni taşlar üzerine tebliğler verildi. Prof. Dr. Dmitry D. Vasilyev’in, “Rusya Bilimler Akademisi Epigrafik Araştırma Grubunun 2012 yılı Güney Sibirya Çalışmaları ve Yeni Bulunan Runik Türk Yazıtları”; Doç. Dr. Taalaybek Abdiev’in, “Yeni Bulunan Bir Yazıt”; Dr. Napil Bazimhan’ın, “Kazakistan’da Yeni Bulunan Göktûrk Yazıtları Hakkında” konulu tebliğleri bende heyecan uyandırdı.
İnşallah tebliğler kitap hâline getirilir. Çok şey öğreneceğiz.


***


(Yazarımız Yavuz Selim Demirağ arkadaşımız bir rahatsızlık geçirdi. Geçmiş olsun dileğimi iletiyorum.)

Yazarın Diğer Yazıları