Kampanya

Türkiye zor günlerden geçiyor. Bunu herkes biliyor. Böyle zamanlarda birlik ve beraberlik ilaç gibi aranan bir tutum. Lakin en başından beri Türk siyasal hayatının bir açmazı var. Bütün enerjisini; barış, yarış ve rekabet üzerine değil, ötekileştirme, itme, kendinden saymama ve düşmanlaştırma üzerine kuruyor.

Bunun acısını Kurtuluş Savaşı sürecinde çok net olarak da yaşayarak gördük. Hatta o gün ekilen tohumların ayrık otları gibi halen daha meyve verdiğini görmeğe devam ediyoruz.

Halen daha Atatürk düşmanlığı, o gün ekilen tohumların bugünkü meyveleri değilse nedir?

Koronavirüsle ilgili Türkiye bir mücadele yürütüyor.

Eksikleri var.

Sürecin yönetiminden kaynaklanan bariz yanlışlar var.

Buna rağmen yürüyor.

İçinde bulunduğumuz tehdit ve tehlikenin bizi bütünleştirmesini beklerken, bir de bakıyoruz, birileri akla ziyan düşmanlıklara devam ediyor.

Gene ayrımcılık yapılıyor.

Gene iktidardan güç alarak insanların gözünün içine baka baka çok açık ve net yanlışlar yapılıyor. Mesela, evde kalmakla ilgili yorum yapan bir tır şoförü anında bulunup hesaba çekilirken, evinde virüs testi yaptığına ilişkin video paylaşan seçkinlere dokunulmuyor.

Ceza indirimi yaparak, genel bir af yapma hazırlığında olan siyasal güç merkezleri, aynı şeyi gazeteciler için düşünmüyor.

Hâlbuki atalarımız; "Bir musibet, bin nasihatten iyidir" demişlerdi.

Dünya olağanüstü hâl yaşıyor, hastaneler, yatak bulamayacakları endişesiyle insanları evinde tutup hastalığın yayılmasının önüne geçmek istiyor ama fesatlar, zalimler, zorbalar, haksızlığı yaşam biçimi haline getirenler hiçbir ders çıkarmıyor. Onlar kaldıkları yerden devam ediyor.

Önceden ayarladıkları insanları, belediye otobüslerine bindirip "İstanbul Belediye yönetimi İktidarın koyduğu kuralları tanımıyor" imajı vermek için komplo kuruyor.

Zamanlamasına, ortama, toplumun ve ülkenin içinde bulunduğu duruma bakın, bir de bunların fitne hesabına bakın.

İnsanlığa musibet bulaşmış, fitne, durumdan vazife çıkarıyor.

Sorsan, en iyi Müslüman o.

En iyi vatansever o.

En iyi ahlak onda var.

İşte tam burası, bu nokta, bu eylem ve davranış, herkese bir gerçeği haykırıyor: İslamcı ideoloji kendini tüketmiştir. Çünkü hiçbir davranışı İslam'la bağdaşmıyor.

Beğenirsiniz beğenmezsiniz onu bilmem, ama İhsan Eliaçık'ın; "en çok baskısı yapılan ve en çok okunan Kuran'ın ölü metine dönüştü" şeklindeki tespitini doğruluyor.

Sadece bu olay değil sözünü ettiğim, bütün siyasal, sosyal, kültürel uygulamalar, iktidar ve avenesinin tüm tertip ve uygulamaları, maalesef İslam'ı törensel, sembolizme dönüştürmüştür. Hayatın içinden çıkarıp atmıştır. Bu tabloda dini cemaatlerin, tarikatların hatta Diyanetin de önemli katkıları vardır.

Şimdi devlet yetkililerimiz, koronavirüs dolayısı ile yardım kampanyası başlatıyor. Sosyal medya, bu çağrıları, güvenle sahiplenerek "ne demek" deyip içtenlikle cevap vermiyor.

Güvensizlik var.

Kimi, 15 Temmuz şehitleriyle ilgili toplanan paraları hatırlatıyor, kimi, ihalelerle "iktidarın müteahhitleri" olarak anılanlara getirilen vergi affını dillendiriyor.

Böyle olmamalıydık.

Birlik olmalı, güven duygularımız tam olmalıydı.

Olamadık…

Olamıyoruz.

Neden?

Bu soruyu, güven vermeyenler kendine sormalıdır, bize değil.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları