Kabile siyasetinden uygarlığa
Kendi kurumlarıyla kavgalı bir iktidar olabilir mi?
Bizde var.
Adına "siyaset" dedikler şey aslında düşmanlık.
Devlet dediğiniz yapı, birbiriyle ilişkili bütünü ifade eder. Her bir parça önemlidir. Devleti eksik parçalarla bütün gibi var edemezsiniz.
Ne demek istiyorum?
Şunu demek istiyorum: Devlet, hem bir örgüt ve hem de sistemdir. Siyasal sistem, ekonomik sistem, eğitim sistemi, ulaşım, sağlık, ticaret vb. tüm sistemler devletin alt sistemleridir. Tıpkı vücudumuzdaki, sindirim sisteminin, kalp damar sisteminin vücudumuzun alt sistemi olması gibi.
İktidar, hem siyasal sistemin ve hem de ana sistem olan devletin bir parçasıdır. Görevi yasalara göre, yasaların istediği ölçütlere uygun olarak devleti yönetmektir.
Buraya kadar söylediklerimiz, bilimsel bilginin özetidir. Buradan sonrası Türkiye''de yaşamakta olduğumuz "devlet hastalığının" teşhisi ve bundan çıkış yollarını göstermek olacaktır.
Devlet hastalığından kastımız, siyasal iktidarın yarattığı yönetim sorunlarıdır.
Yazının girişinde ne dedik?
"Kendi kurumlarıyla kavgalı bir iktidar olabilir mi" dedik. Birden fazla kurumun ortak amaçları gerçekleştirmek için bir araya gelerek oluşturduğu devletin belediyeler de bir parçasıdır.
Öyle değil mi?
Evet.
Belediyelerin neden ve niçin kurulduğu, hangi amaçları gerçekleştirmek için devlete eklemlendiği hem yasalarda ve hem de sistemin bütününe bakıldığında görülmektedir.
AKP, bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi, demokratik siyasal sistemi işletmek (yürütmek, yönetmek) amacıyla halk tarafından seçilerek iktidara geldi. Lakin "Millet iradesinin" ve aynı zamanda demokrasinin olmazsa olmazı olan seçme iradesi, başta İstanbul Belediyesi olmak üzere diğer bütün muhalefet belediyelerinde halen daha hazmedilememiş durumda. Bu hazımsızlık, "Devleti kendi kurumlarıyla kavgalı" yapan, toplumu mağdur edip geren bir yönetememe sorunudur. Aynı zamanda siyasal sistem krizidir. Yönetim sorunu ve demokrasinin içselleştirilmemesi demektir.
Çünkü yasaların belediyelere verdiği yasal görevleri, amacına uygun yapmasına engel olmaktadır.
Millet iradesinin karşısına konulan, "millet bizi seçerse yaşasın demokrasi, karşı tarafı seçerse topal ördek yaparız" anlayışı, hastalıklı bir halin göstergesidir.
"Millet iradesini" dışlaştıran bu zihniyet, hem devlet bütünlüğünü oluşturan alt sistemlere zarar veriyor ve hem de seçme iradesi ortaya koyan milleti cezalandırmış oluyor.
AKP ve ortaklarınca yürütülen bu hasım siyaseti, kodları itibariyle gelişmiş üst düzey bir yönetim anlayışından çok kabileci kültürü yansıtıyor. Böyle bir siyaset ve ülke yönetim anlayışı ile güçlü millet, güçlü devlet inşa edemez.
Bu tür kabileci zihniyetler, uygarlık da yaratamaz.
Nitekim AKP geldi geleli "Bütün ülke ve yurttaşlar bir bütünüz" anlayışı gitti, yerine, kabileci (partici, partizan) bölücü, ayırıcı zihniyet geldi.
Ankara ve İstanbul belediyelerinde gerçekleşen meclis toplantıları, bu zihniyetin ve gelişmemişliğin, siyasal hazımsızlığın çarpıcı birer örneğidir.
Kabileci, partizan siyaset, geride kalmışlığı, gelişmemişliği, yetersizliği temsil eder. Türkiye elbet bu sarmaldan da kurtulacaktır. Bütün uygar toplumlar, gelişmiş demokrasiler gibi devlet kurumları, hukuksal amaçları doğrultusunda ülkeye ve topluma hizmet ederken parti kılıklı kabilelerle karşılaşmadan görevlerini yapacaktır.
İstanbul''da taksi sorunu var.
İstanbul''da ucuz ekmek sorunu var.
İstanbul''da öğrenci yurdu sorunu var…
Bu ve benzeri tüm sorunlar, aynı zamanda ülkenin, halkın, hülasa devletin sorunudur.
Kim çözecek?
Devletin seçilmiş yurttaşları.
Neye göre ve nasıl?
Yasalara göre yasanın istediği gibi. Partizanlıklara göre değil. İhtiyaçlara göre akılcı kararlar alarak çözecek.