ASGARİ HAYATLAR
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında ilerlerlediğimiz böyle bir çağda vatandaşlarımızı asgari yaşama mahkum eden asgari ücret tartışmaları aslında çok utanılacak bir durumdur!
Günümüzde hiç kimse emekçilerin refahını ve mutluluğunu konuşmuyor, patronlar ve iktidar el birliği etmiş ne yaparız nasıl ederiz de emekçileri beleşe çalıştırırız, onların hakkını hukukunu nasıl deve ederiz derdindeler.
Bakınız sevgili okurlarım Türkiye'de hem kamu ve hem de özel sektörde çok ciddi bir nitelikli işveren sorunu vardır ! Bu yüzden de ucuz işçiliğe dayalı fasonculuktan öte bir üretim yapılamamaktadır. Bunun en büyük delili Türkiyenin küresel hiç bir markaya sahip olamamasıdır.
Ücretler gündeme geldiğinde “ama ihracatta rekabet gücümüzü kaybederiz” savunusu da son derecede utanılacak bir söylemdir!
Sen ihracatçı olacaksın kar edip para kazanacaksın, servet biriktireceksin diye neden emekçiler asgari yaşamlara mahkum edilsin ki?
Bu konu gündeme geldiğinde dile getirilen başka bir gerekçe de verimlilik gerekçesidir. Bu konuyu savunanlar suret-i haktan görünerek bu asgari yaşamlar hususuna VERİMLİLİK artışı olmadan ücret artışı olmaz diyerek dikkat çekiyor.
Doğru diyorlar da verimlilik artışında yükümlülüğün yüzde seksenlik kısmının patronlara yüzde yirmilik kısmının ise devlete düştüğünü neden söylemiyorlar?
İşçi kendi kendine üretimde verimliliği artırabilir mi?
Elbette hayır artıramaz çünkü verimlilik artışı öncelikle yatırıma ve sonra da eğitime bağlıdır!
Şöyle bir örnekle ne demek istediğimi biraz daha açayım ki ne demek istediğimi daha iyi ifade etmiş olabileyim.
İki inşaat düşünün; iki inşaattan birinde patron büyük bir beko kepçe ve son model kamyonlar ile temel kazmaya çalışırlen diğer inşaatta patron işçilerin eline kazma kürek vermiş alın bu kazma küreği kazın, çıkan hafriyatı da at arabalarına yükleyin demiş olsun.
Şimdi burada işçilerin çalışması verimlilik açısından ne kadar mana ifade eder, ne kadar fark yaratabilir?
Elinde kazma kürekle temel kazan işçiler çok ama çok çalışsa da verimlilikte kepçe ile kazıp kamyonlara yükleyen diğer işçiler ile rekabet edebilir mi?
Bu örnekten de görüleceği üzere üretim yaparken verimlilik hususunda işçinin fazla bir katkısı olmayacaktır, eğer işveren gerekli yatırımı yapmazsa işçinin verimlilik artışı sağlaması asla mümkün olmayacaktır.
Peki, verimlilik konusunda devletin rolü ne?
Devlet verimlilik açısından ne yapabilir?
Bunları sorarsanız öncelikle bu ülkede eğitim politikalarını belirlemek devletin görevidir ve hatta devletin tekelindedir.
Verimlilik konusunda en önemli hususlardan biri de eğitimdir ve ancak devlet doğru eğitim politikaları belirleyip uygularsa bir verimlilik artışı sağlanabilir.
Ayrıca verimlilik konusunda devletin bir etkisi daha vardır ki buda bürokrasi ve mevzuattır. Devlet bürokrasi ve mevzuat konularında verimliliği artırabilecek öenlemler almadığı müddetçe işçinin ve işverenin yapabileceği hiç bir şey yoktur.
Netice itibariyle verimlilik konusunda işçinin sorumluluğu yok hükmündedir; verimlilik konusunda asli yük patronlar ve devletindir.
Pekala durum buysa neden verimlilik sorununun faturası işçiye kesiliyor?
Neden işçiler aç biilaç çalışıp asgari hayatlara mahkum ediliyor?
Aynı ülkenin eşit vatandaşlarıysak neden patronlar herhangi bir bedel ödemezken emekçiler tüm yükü sırtlıyor?
Var mı bu sorulara dürüstçe yanıt verebilecek bir patron, bürokrat ya da siyasetçi?
Gelelim asgari ücret tartışmalarının diğer bir etkisine:
Çalışmaya gereksinim duyanlar asgari ücreti çok düşük bulunca kayıtlı bir işe girip çalışmak istememektedir bu da büyük bir vergi ve sigorta primi kaybına neden olmaktadır.
Bu gün inşaatta çalışan bir amele bile 2.000 ila 2.500 lira arasında yevmiye almaktadır.
Eve temizliğe gelen kadınların bile yevmiyesi 2.500 ila 3.000 lira arasında bulunmaktadır.
Haftada iki gün çalışan bir amelenin eline ayda 20.000 lira geçiyorsa 17.000 lira kazanmak için haftanın 6 günü niye çalışsın ki?
Asgari ücret bu kadar düşük belirlenince çalışanlarda kendilerine göre bir strateji geliştiriyor bir işyerine girip kayıtlı çalışmaktansa hafta bir iki gün yevmiye karşılığı çalışmayı gerisinda yatmayı ya da kahvede okeye dönmeyi tercih ediyorlar.