İttifak dedikleri şey...
Farkında mısınız? Partili Cumhurbaşkanlığı dedikleri sistem, daha kurulmadan, birinci seçimde tökezledi. Kuruluştaki tüm iddialarını çürüttü. Dikkatinizi çekerim.
Yeni sistemin uygulamaya geçeceği ilk seçim önümüzdeki 2019 seçimleri olacak.
Öyle değil mi?
Öyle!
Fakat o da ne?
Her şeyin ve özellikle de bütün siyasi krizlerin çözümü olarak gösterilen sistem, hayata giriş aşamasında kurucu aklı tersyüz etti. Yetersiz kıldı..
Ne yaptı?
Fikir babası olan partiyi (AKP) tek başına iktidara taşıyacak mecali bulamadı. Kısaca siz bunu başarısız oldu şeklinde de yorumlayabilirsiniz.
Böyle olacağı belli idi.
Akıl sahipleri bunu herkese anlattı ama sağır sultan duydu, ittifakçılar duymadı.
Eğer bir ülkede siyasal sistem değişecekse ve bunu da halk onaylayacaksa, değişim iradesi yüzde 51 değil, en az yüzde 70-80 olmalıydı.
Yüzde 51 ile doğan siyasal bir sonuç, karşısında her zaman kendisi kadar büyük bir kalabalığı görmek zorunda kalacaktır. Üstelik yüzde 49'da kalan muhalefet, referandum sonuçlarından halen daha emin değil. Hâl böyle olunca, kurucu iktidarın uykusu kaçacaktır.
Peki, ittifak sorunu çözer mi?
Tam anlamıyla çözmüyor olmalı ki, iktidar kanadı Saadet Partisi'nin peşinden ayrılmıyor. Yoksa her şey rahat ve yerli yerinde olsaydı, Saadet iktidarın ve yandaşlarının kesinlikle umurunda olmazdı.
Diğer taraftan meseleye siyasi varoluş açısından bakarsak Saadet'in tavrı tam olarak da bu olmalıdır. Eğer ideolojik bir duruşu olacak ve bunu gelecek zamanlara taşıyacaksa, AKP'ye eklemlenmek yerine, farkı ortaya koymak zorundadır. Aksi halde seçmen, her genel seçimde yüzde 51'i bulamayıp AKP'ye eklemlene eklemlene zaman içinde ideolojisini yok edecektir. Çünkü benzeşimden doğan eklemlenme ve beraberlik, iktidarın nimetleriyle ilişkilenecek ve zamanla bunu kanıksayacaktır.
Aynı durum MHP ve elbette BBP için de geçerli.
Ülkücülük/milliyetçilik, kendi ana caddesi üzerinde mi yürüyor, yoksa kendisi dışında bir ideolojiye (davaya) iktidar nimetlerini mi sunuyor?
Soru bu..
Meseleye salt parti açısından bakınca "Meclis'e taşınabilmek için buna mecburum" anlayışı öne çıkar ve belki haklı görülebilir. Ancak, meseleye dava/fikir ve ideolojik duruş açısından bakıldığında, ittifakın amacı sizi iktidar yapmak değildir. Tam tersine siz "birkaç milletvekili alıp Meclis'e gireceğim" derken başka bir davayı/ideolojiyi iktidar yapacaksınız.
Hâlbuki eski sistemdeki ittifakların avantajı daha fazlaydı. Önceden ittifak yapanlar seçimi kazandıklarında iktidar olur, yönetimi (hükümeti) paylaşırlardı. Üstelik önceki Meclis, yeni oluşacak olan Meclis'ten daha yetkin ve güçlüydü. Yürütme, Meclis'in üstünde değildi. Şimdi, yeni Meclis eskisine göre daha çaresiz bir duruma getirildiğinden, iktidar üzerindeki denetimi de zayıflamıştır.
Kısacası "ittifak" dedikleri şey, eşitliğe dayanmıyor. Büyük ortağın hep kârlı, aynı zamanda yetkin ve hükümet olduğu, gücü her zaman elinde tuttuğu ve ortaklarıyla bölüşmediği bir sonuca dayanıyor. Dolayısı ile iktidar bölüşümüne dayanmadığı sürece bu ittifak en başından itibaren siyasi eşitsizlik ve adaletsizlik üzerine kurulmuş demektir. Dikkat ederseniz, küçük ortakların seçim sonunda elde edecekleri şey, az ile yetinme yani parlamentoya girmektir...
İşin garibi en başından referanduma "evet" diyerek küçük ortaklar, geleneksel kurulu sistemi yıkmakla, kendilerine de içinde bulundukları pozisyon gibi küçük rol biçmişlerdir.. Önceden var olan bütün avantajları ortadan kaldırdıkları için onların görevi partili cumhurbaşkanının seçilmesini sağlamaktır.
Hepsi bu kadar.
İdeolojik kazanımları ise hiç yoktur.