İsyanlar isyanlar...
24 saat içinde 9 şehit (Yazdığım dakika itibarıyla.)
Ne zaman şehit sayısı kabarsa, Genelkurmay'dan başka türlü açıklama gelir. Falan ilçelerde dün 20 terörist etkisiz hâle getirildi, toplam sayı 700 küsur gibi... Böyle halka moral mi verilmiş oluyor? "Etkisiz hâle getirme"yi ise hiç anlamam. Ya öldürdün, ya yakaladın. Söyleyin: Öldürdünüz mü, yakaladınız mı?!
Demek ki bir şeyler ters gidiyor, mücadele aksıyor. Dağda eşkıya kovalamak kolay; şehre inmiş, halkın içine karışmış eşkıyayı seçemezsin. (Bu arada; 1128+611 PKK destekçisi akademisyenden ne haber? Ses yok! Asıl asker ve polis katilleri onlar. Bunları Kandil'e sürmeyenler milletin ahını alırlar!)
İki gün sonra Şeyh Sait isyanının 91. yılı. 13 Şubat 1925'te Şeyh Sait'in avenesi tetiği çekmişti. Şeyh Sait isyanının mahiyeti PKK isyanından çok farklı ve belki taban tabana zıt. Ama dayanakları bir: Etnisite. Biri "din" adına, diğeri "dinsizlik" adına!
Nasıl oluyor bu?! İzahını sosyologlar yapsınlar...
Dört gün sonra 15 Şubat'ta da Abdullah Öcalan Kenya'da teslim alınıp Türkiye'ye getirilmişti. Yıl: 1999.
Şeyh Sait, Kürt de değil; Zaza'ydı. A. Öcalan, İmralı duruşmalarında kendisini hep önce Türkmen tarafından izah etmiştir. Ailesini anlatırken annesinin Türkmen olduğunu hususiyetle belirtmiştir.
Şu gerçek: İlk defa halktan biri, bir isyana öncülük etmiştir. A. Öcalan halktan biriydi. Şeyh Sait sıfatından da belli bir Nakşî şeyhi...
Şu zamanda, A. Öcalan eğer dindar biri olsaydı bu isyanı başlatabilir miydi? Etrafına adam toplayabilir miydi? Sanmıyorum. Dışarıdan destek görmesi mümkün değildi. Suriye'de de barınamazdı. Ortaya çıktığında, Marxistler için konjonktür çok uygundu.
Şeyh Sait'in isyanı, İstiklâl Mahkemeleri'ni kurdurdu, bir parti kapattırdı, Takrir-i Sükûn Kanunu'nu getirdi. PKK isyanı ise insanlarımızı birbirine yabancılaştırdı.
Ne verilse de isyan etmeseler? Etnik farklılık varsa mutlaka kaşıyanı da vardır.
O zaman İngilizler rol oynuyorlardı, şimdi Amerikalılar... Rusya'yı da katmalıyız artık.
Elini versen kolun gidiyor. Seni zayıflatmak, bir güç olmaktan çıkarmak isteyenler, dün Şeyh Sait'e, Seyit Rıza'ya bel bağlamışlardı; günümüzde PKK'dan medet umuyorlar. PKK'nın peşine takılanlar sanıyorlar ki Ankara'yı dize getirirlerse "PKK Demokratik Cumhuriyeti" diktatörlüğünü kuracaklar! Türkiye yok olursa istediklerini belki elde ederler. Onlara bırakırlarsa tabiî...
Şeyh Sait niye isyan etmişti? Şeyh Sait ve gibileri çok kolay "din"e sarılıyorlar. Cahil kitleye "Allah" dedikten sonra akan sular duruyor. Ama etrafını birileri çeviriveriyor ve isyanın gayesini belirliyor. "Millet" olabilmek için bir kök tespiti gerek. Hatta bir din tespiti de... Etnikçilerin kafasındaki "din" tezi o isyanlardan kalma. "Zerdüştlük" etrafında kitleleri birleştirme heyecanına kapılıyorlar. Şimdi HDP/PKK milletvekili olan bir ilâhiyat mezunu profesörle arada telefonlaşırdım. Zerdüşt'ün de peygamber olabileceğini söylemişti. Sonra rengini tam belli etti ve gitti PKK'ya kapılandı. Demek ki, "İsyancılar" İslâmı örtü olarak kullanıyorlar. (Devam edeceğiz.)