İsveç’in Türkiye’yle imtihanı
NATO üyesi 31 devletin başkanları Litvanya’nın başşehri Vilnius’ta bir araya geldi.
Bütün ülkelerin gözü Türkiye’deydi. İsveç’in NATO’ya girmesine direniyorduk. Siz Türkiye’ye kasteden teröristleri destekliyorsunuz, Kur’ân’ımızı yaktırıyorsunuz, NATO’ya girmeniz için imza vermeyiz, dedik her defasında...
İsveç’in PKK desteğini hep yazageldim. (Bkz.: “Kalkıyor!... İsveç’e, Finlandiya’ya bir iki!..”, 24 Mayıs 2022)
İsveç nerede biz neredeyiz! Sınır da değiliz ki, Yunanistan gibi kendilerine bir fayda umsunlar da teröre destek versinler.
Geçmişte İsveç’le savaşmadık, savaşmadığımız gibi, 1709’da Ruslara yenilen İsveç Kralı XII. Karl (Demirbaş Şarl), Osmanlı’nın elindeki Özü Kalesi’ni sığınmıştı. (Bedava değil; 2 bin altın verdi!) Osmanlı sahasında kaldığı beş yıl içinde, bizi de Ruslara karşı bayağı doldurdu.
Ruslarla 13-14 defa savaştık. Bir ikisi hariç hepsinde yenildik. (Bkz.: “Moskof’la Savaşımız”, 11 Mart 2020), Balkanlar, Rusya yüzünden gitti. Neredeyse İstanbul’a giriyorlardı.
***
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, İsveç’in NATO kapısı kilidi elinde, Vilnius’a gitti. Birçok devlet başkanıyla görüştü. ABD Başkanı Joe Biden, iktidara geldiğinden beri bize mesafeliyken, bu defa, gülücükler dağıtıyor, şakalaşıyor, kapalı kapılar ardında yüz yüze konuşuyordu.
NATO bir tarafa, Vilnius’ta R. T. Erdoğan’ın ikili görüşmelerde hareketlerine dikkat ettiniz mi?
Batılı ülkeler kadını erkeği davranışlarında çok rahatlar. Türk-İslâm kültüründe davranışlar farklılık gösterir. Bu farklılığı “edep” kavramıyla açıklayabiliriz.
Batılı ülkelerin devlet başkanlarıyla ikili görüşmelerinde karşısındaki ayak ayak üstüne atmışsa, R. T. Erdoğan da ayak ayak üstüne atıyor. Eğer ayaklarını salıyorlarsa bizimki de öyle davranıyor. Reis Bey kendisince sen neysen ben de oyum diyor.
Bizim kültürümüzde dediğim gibi edep öne çıkar. Büyüklerimiz karşısında ayak ayak üstüne atmayız. Ezan okunurken, ayak ayak üste oturuyorsak ayaklarımızı indirir, oturuşumuza çekidüzen veririz.
R. T. Erdoğan dindar çevrede yetiştiğine göre, davranışları ister istemez ölçülüdür ve bize özgüdür. Onun için kendisini zorlamaya gerek yok.
Daha önce de siyasîlerimizin, yabancı siyasîlerin karşısındaki davranışlarına temas ettim. Bülent Ecevit, zamanın ABD Başkanı Bill Clinton’nın önünde “saygılı” duruşunu kimileri dillerine dolamış; “Reis Beyimiz dik durur.” demişlerdi.
Bir yazımda ayak ayak üstüne atmış ABD Başkanı George Bush karşısında Süleyman Demirel ve Tansu Çiller’in “edepli” duruşlarını sergileyen fotoğrafı da verdim. (Bkz.: “Ecevit de neden icap etti?”, 15 Ekim 2017).
***
Bir not daha ekleyeceğim. NATO ülkelerinin devlet başkanlarının bir araya geldiği Litvanya’nın, Çeçenistan’da Cahar Dudayev’in başlattığı bağımsızlık mücadelesinde ayrı yeri vardır. 1993’te bağımsızlık bayramları kutlamalarında temsilci gönderen iki ülkeden biri Litvanya, diğeri ise, şimdi Rusya ile savaşan, NATO’ya girmek için hamle üstüne hamle yapan Ukrayna idi. Kırım’dan gelen temsilcileri ayrı tutuyorum. Türkiye’den ise temsilci yoktu. Gazeteci olarak tek ben vardım. (Son bağımsızlık bayramlarını “Çeçen Gülü” kitabımızda ayrıntılı yazdık.)
Gittiğimde Cahar Dudayev cumhurbaşkanı, Hüseyin Ferzauli başbakandı. Hüseyin Ferzauli’ye: “Üç gün boyunca bayramınız var... Bağımsızlık bayramı. Kutlamalara dışarıdan temsilciler gelecek mi? Meselâ Kafkas Federasyonu sizi destekliyor mu?” diye sormuş, şu cevabı almıştım:
“Litvanyalılar temsilci gönderdiler. Litvanya Cumhurbaşkanı Landsbergis’in kutlama mektubu anlamlıydı. Ukrayna’dan sekiz parlamenter geldi. Türkiye’ye de yazdık. Üç kişi gönderilirse memnun oluruz, dedik. Mektubu halka yazsaydık belki yarısı gelirdi!”
***
İsveç de NATO’ya girmeli. Uzun süre ayak direyerek ne istediğimizi bir bir ortaya koyduk. Girmesini kabul etsek bile resmîleştirmek için daha vaktimiz var. Ekim ayında TBMM karar verecek. İsveç’i iki buçuk aylık sürede de sınayacağız. Aynı teşekkülde yer alarak, belki daha etkili oluruz.