İstenmeyen cümleler kurmak...

Sonunda meselenin Türk-Kürt ayrımına geleceği belli değil miydi? Milli bütünlük yerine milli ayrışmayı, milli kucaklaşma yerine milli parçalanmayı, milli kardeşlik yerine milli zıtlaşmaları öne çıkardığınızda daha ne olsun diye bekliyordunuz? Bugün CHP’de olmazsa yarın AKP’de olacağı buydu.
“Kürt meselesini çözüyorum” diyerek Diyarbakır’ı bilerek ve isteyerek seçen bir Başbakan’ın yönettiği ülkede bunca Kürt söylemi karşısında bir cılız ses olarak birinin de Türk demesi neden insanları bu kadar rahatsız etti? İslam adına ABD’nin empoze ettiği “Yeni Osmanlıcılık” hülyasına sarılan iktidar seçkinleri, imparatorluk toplumsal yapısını ulus-devlet toplumsal yapısına uyarlama gafletine düşmedi mi? İmparatorluk toplumlarının en büyük özelliği, tarıma dayalı iş gücü, tarıma dayalı arazi yönetimi ve tarıma dayalı kentleşme ile bunun çatısını oluşturan çok etnisiteli devlet ve otoriter siyasal sistemdir. Dolayısı ile Osmanlı Devleti de tarım toplumunun özelliklerini taşır.
Milli devlet ise sanayi toplumunun yarattığı toprak düzeni, teknik yeterlikler kazandırılmış yetenekli iş gücü, seri üretim, fabrikalaşma, çekirdek aileye geçişe zorlayan çalışma düzeniyle bu düzenin yarattığı demokratik milli/ulus devlettir. Bu ayrımı yok sayarak, insanlığın ilerleyişini gerideki değerler ve düzen ile sabitleyen AKP kadroları, ikide bir Osmanlı hülyasına kapılmakta ve toplumu tarım toplumsal yapısı içinde algıladığını dışa vurmaktadır. Çok kültürlü, farklı etnik kökenli, yine çok dinli ve çok hukuklu bir sistem arzusunu dillendirmektedir. Bunun içindir ki Hükümet, iktidara geldiğinden bu tarafa “ecdadımız” edebiyatı ile geçmiş toplumsal yapıya özlem içinde, “Türkiye mozaiktir” açıklaması yapıyor. Kurtuluş Savaşının bütünleştirici ruhunu bu söylem tekrarları ile neredeyse çökertti. Kaç yıldır tüm televizyonlar, gazeteler ve radyolar beyinlerimize, en can alıcı hassasiyetlerimize ve en mahrem değerlerimize saldıra saldıra “siz aslında ayrı topluluklarsınız” diyor. Bunlar, Kürt ve Türk kardeşliğini bölen mesajlar değil mi?
Birkaç gün evvel haberlere bakarken, yıllardır “Kürt sorunu” diye diye milli bütünlük duvarına balyoz indiren Başbakan’ın “Kürt sorunu yoktur” dediğine şahit oldum.
Niye?
Şimdi mi aklına geldi?
Bundan önce yıllardır “vardır” dediğin şey, bugün neden yok oluverdi? Eğer “Kürt sorunu” yok ise olmayan şeyin açılımı olur mu? Eğer söylediğin gibi Türkiye’nin bir “Kürt sorunu” varsa, bunu neden Kürtlerle değil de Kürtleri de öldüren, topluma ve ülkeye büyük zararlar veren teröristlerle görüşüyorsun? Sizin bu saçmalığınıza itiraz ettiğimizde, çarpıklığınızı onaylamadığımız için biz neden “barış düşmanı” siz de neden “barışsever” oluyorsunuz?
“Mozaik” söylemlerinin kırılma noktalarını kesin hatlarla işaretlediği artık gerçektir. Bu hükümetin gelmesinden sonra, 40 yamalı bohça gibi anlatılan Türkiye toplumunun bütüne benzeyen kısımları renk açıcılarla farklılaştırılmıştır. Bu gidişat gelecekte toplumsal bütünleşme sorununu doğuracaktır. Bunca benzemezleri bir arada tutacak üst bilinç sanayi toplumuna geçemeyen Osmanlı’da “Osmanlıcılık” , “İslamcılık” siyasal akımlarıyla ve hatta halife fetvalarıyla durdurulamamıştı. Kurtuluş savaşının doğurduğu şartlarda geliştirilen milli bütünleşme “millicilik” ise, başta AKP olmak üzere sosyalistlerce bozulmuştur. Şimdi “halklar” vardır. En tehlikeli ve adı söylendiğinde kıyamet koparacak halk ise Türklerdir. Çünkü Türkler büyük toplumdur, taşıyıcı toplumdur, tarih yaratan toplumdur. Galiba -bir kısım Türkler de dâhil-herkesin bilinçaltında ister istemez bir Türk korkusu var. İstenmeyen her cümlenin içinde Türk kavramı olmamalı noktasındayız.

Yazarın Diğer Yazıları