İşte gelinen nokta
Ne hazin bir durum.
Ne acıklı bir pozisyon.
Dikkat ettiniz mi?
“Yedi askerimizin şehit olmasını nasıl değerlendirdi” diye merak eden kamuoyuna, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve İçişleri bakanı sanki sözleşmişler gibi hep bir ağızdan “provokasyon” diyor.
“PKK yaptı” demeye dili varmıyor.
Çok geçmeden PKK, açıklamasında, “biz yaptık” diyor, büyük devlet adamlarımız mat oluyor.
Hazin değilse bu durum başka nedir?
AKP iktidarının ülke yönetiminin en temel sorunlarını küresel lider ülkelerle paylaşarak çözmeye çalışmasının Türkiye’yi getirdiği yer; ayrışmaların derinleşmesi, PKK’nın dağdan sokağa inerek halk içinde kendine meşruiyet alanı yaratacak güç bulmasıyla sonuçlandı.
Kalabalık içinde varlığını derinden giderek çoğu kere dışa vuracak cesareti bulamayan örgütsel yapı, gün gaçtikçe alenileşti ve güçlendi. DTP’nin demokrasinin nimetlerinden yararlanarak, parlamentoya girmesi ve buradan açıkça PKK’ya destek vermesiyle cesaretlenen sempatizanlar, devlet otoritesinin sandıkları gibi güçlü olmadığı kanaatine vararak gerekirse devlet güçlerinin geriletilebileceğini öğrendi.
Baktılar ki Emine Aynalar, Ahmet Türkler her gün meydan okuyor, açıktan tehditler savuruyor, kimsenin bir zamanlar ağzına alamadığı, “beni duyan olursa yanarım” sandığı kelimeleri ulu orta söylüyor, demek ki bunlarda bir keramet var diye düşünmeye, siyasal güç olarak DTP’ye itaat etmeye başladılar.
PKK’nın DTP’de varlık bulmasıyla sonuçlanan siyasetin Türkiye’yi getirdiği bu noktada asıl önemli sorun, Kürtçülük bilincinin DTP ile yaygınlaştırılarak tabana yayılması ve yaygınlaşmasıdır.
Hiç şüphesiz bu durumu yaratan, mevcut iktidarın en başından terör sorunu olan konuyu, etnistite sorunu haline getirerek resmileştirmesidir.
Toplumsal bir sorunun adi bir adli vaka olan terör olarak tanınması ile ana toplumun büyük parçasını oluşturan etnik kimliğe yönelik olarak tanımlanması arasında elbette büyük farklar vardır. Nitekim etnik sorun tanımlamasından sonra gelinen nokta bunu açıkça gösteriyor.
İşte Emine Aynalar aradığını bulmanın rahatlığı içinde açıktan Kürtçülük yapıyor. Kürt kalabalıkların sahibi gibi söz söylemeye, onları temsil eden tek ve yegâne kurum olarak kendilerini lanse etmeye ve bu yolla hem uluslararası siyaset alanında ve hem de Türkiye’de çok büyük yol aldılar.
Bütün bunlara ilave olarak kamusal düzen içinde önemli bir gedik açmak anlamına gelen açılım ise bölünmeye giden yolun aynileştirilmesinden başkası değildi.
“PKK düz ovaya iner ve siyasallaşırsa sorun çözülür” sananların kurguladığı siyaset ve bu siyasetin hepimizi getirdiği yer işte burasıdır.
Yedi askerin şehit edilmesi sonrasında gelişmeleri “provokasyon” olarak nitelendirerek, asıl gerçekliği toplumdan saklamak zorunda kalan iktidarın, gidişatı değişmez ve gelecekte aynı zihniyetle bir kere daha iktidar olmasına halk müsaade ederse sonuç bellidir.
İktidar, Türkiye’ye iyilik yapmak istiyorsa DTP’nin sokak eylemlerine karşı çocukları teşvik ve tehditle sokağa dökenlere karşı gücünü göstermelidir.
Türkiye’nin terör sorununun etnik sorun olmaktan çıkarmalı ve meseleyi uluslararası güçlerin raporlarından çok kendi özgün kararları ile çözmenin yolunu aramalıdır.
Etmezse?
Güzel şeyler olmayacak demektir.