"İşte C Planı bu!"
“Türkiye’nin hiç ‘C Planı’ olmadı” diye yazmış biri internette. Sonra da eklemiş, “Ama her zaman bir ABD planı oldu.”
İçinde yaşadığımız süreci ne kadar güzel anlatıyor değil mi?
Tüm darbe süreçlerini hatırlayın, mutlaka ABD planıyla ilgisi vardır.
İşte Suriye meselesi, önceden planlanan “Büyük Orta Doğu Projesi” dir ve Türkiye’yi yönetenlerle birlikte işe koşulmuştur.
Hani bizim “C Planımız?”
Yok!
Niye yok? Ve dahası neden yok?
İşte asıl mesele bu!
“Nedenleri” sorgulamak.
Sorguluyor muyuz?
Kesinlikle hayır.
Türkiye’de darbeleri konuşurken, Suriye’ye efelenirken, asıl sormamız gereken sorulara bakmıyoruz bile. Önümüze konulan reel gerçeklik, bütünün hangi parçasını gösteriyor haberimiz yok. Kısacası tüm komşularımızla aramıza öfkeden duvar örüp, Amerikalılara umut kapıları açarken ne kayıp ettiğimizi düşünmüyoruz.
İktidar ve çevresini oluşturan basın, ABD planını çoktan kabullenmiş, gerekçelerini tartışıyor.
Darbelerin sorgulanması istenirken bile meseleye eksik yaklaşıyorlar. Hâlbuki daha düne kadar akılları başlarındaydı. İktidar değilken, darbelerin arkasında ABD olduğunu yüzlerce kere yazmışlardı. Şimdi unutmuş numarası yaparak, dikkatlerimizi ayrıntılara çekip asıl oyunu görmemizi engelliyorlar.
28 Şubat Postmodern darbe sürecinin öteki darbelerden çok farkı var. Birincisi, MGK kararlarıyla yapılmış, yasal prosedür içinde gerçekleştirilmiştir.
İkincisi, Batı Çalışma Grubu’yla işlerlik kazandırılmıştır. O da aynı. Yasal dayanakları var. Ama yasallığın aşıldığı, daha üst seviyeye taşındığı da doğrudur.
Üçüncüsü, dış kaynaklardan beslendiği gerçeğidir.
Dördüncüsü, darbenin ideolojisi ve karşı ideolojik gerçekliğinin birbirini beslediği hakikattir.
Sormak lazım: Darbenin gerekçelerini ve ideolojisini sadece Erbakan hükümetinin kurulması mı, yoksa aynı zamanda karşı ideoloji olarak kurulu düzene karşı olan tutumları beslemiş midir?
Mesela Hasan Mezarcı, Rize Belediye Başkanı, Şevki Yılmaz vb.. tipleri, demokrasi örneğini mi temsil ediyor yoksa, karşı devrim içeriğini mi?
Ne demek istiyorum?
Şunu demek istiyorum. Basında, hükümet kanadında, darbeleri derinlemesine sorgulayalım diyenler, kendilerini masum görüp darbeye taraf olanların tümünün sorgulanmasını istiyor. Bu madalyonun gri yüzünü görmek, öteki yüzünü görmemek demektir. Birde işleyen demokrasinin düşmanları cephesi var mı yok mu onlara bakmak ve onların davranışlarını da sorgulamak lazım ki gerçek anlamda darbeler tartışılmış ve gelişmelerden ders alınmış olsun.
Ülkede herkes demokrat idiyse, halifelik geri gelsin demiyor, çok hukukluluk özlemi çekmiyor, çok kültürcülük bağlamında etnik ve dini özgürlükler peşinde kimse yok idiyse ve İslam devleti hayali kurmayı aklından geçirenler bulunmuyor idiyse irticacı kimdi peki?
Darbeciler elbette haksızdır; kabul. Peki, bu yargılamalardan gerçek anlamda demokrasi kazanacaksa, darbeyi tahrik ederek bir çeşit meşrulaştırmak için elinden geleni yapanlar ne olacak? Sorgulanmayacak mı?
Buna ABD planları da dâhil. İşte “C Planı budur.” Demokrasi adına, millet adına sorgulamak.