İstanbul depremleri niçin ders olmadı? (2)

Dün İstanbul depremlerini saydık. Neredeyse periyodik depremler ve yıkıp geçiyor.
Ayrıntısını bildiğimiz en yakın büyük depremin 1894’te olduğunu belirtmiştik.
1999 Marmara depreminde tsunami insanları, binaları yutmuştu. Aynısı 1894 depreminde İstanbul’da oluyor. Marmara sahilinde deniz 200 metre kadar gerilere çekilip hız alıyor ve şiddetle karaya vuruyor. Ne kadar gemi, kayık varsa parçalıyor.
Dr. Fatma Ürekli, 1894 depremini incelediği makalesinde, D. Eginitis’in raporunu da vermiştir.
Kim D. Eginitis?
O zamanın Atina Rasathanesinin müdürüdür.
Abdülhamid, ilmi övülen Atina Rasathanesinin müdürü D. Eginitis’i payitahta davet ediyor.
D. Eginitis’e her türlü kolaylık sağlanıyor. Öyle ki, incelemelerini çabuklaştırması için bir vapur tahsis ediliyor. O sıra İstanbul Rasathanesi Müdürü Coumbary, yardımcısı Emile Lacoine Beylerdir. İkisi de D. Eginitis’le beraber çalışıyor.
Deprem 10 Temmuzda meydana geliyor, D. Eginitis raporunu 15 Ağustosta tamamlıyor.
Rapor Fransızca yazılmıştır. Borgos Efendi Türkçeye çevirip 20 Ağustosta padişaha sunuyor.
Depremde çok büyük hasar olmakla beraber ne kadar insanın hayatını yitirdiğine dair kesin bilgi bulunmamaktadır. Bunun sebebi Abdülhamid’in katı sansürüdür. Belki bu yerinde bir sansürdür; halkın dehşete düşüp hayata küsmesinin önüne geçilmek istenmiştir. Ama zamanın gazeteleri hasarları yazdığında insanlar mübalağalı rakamlar telaffuz etmeye başlamışlardır.
En merkezî yerde Beyazıt’ta ünlü Kapalıçarşı’nın kapılarının depremin şiddetinden kapanması ve büyük bir bölümünün çökmesi bütün gazetelerde ayrıntılı yazılmıştır. Bu da dehşeti artıran başka bir unsurdur.
Depremde halkı kurtaran, büyük yangınlara sebep olsa da ahşap binalardır. Yan yana ahşap, tuğla ve kârgir binalardan, kârgir olanı yıkılmış, tuğla olanı hasar görmüş, ahşap olanı ise ayakta kalmıştır. Deprem Adalar’ı, İzmit’i, Yalova’yı ve Ambarlı’yı da vurmuş, yer yer uzun yarıklar açılmıştır. (Ambarlı, şimdiki Avcılar.)
Sadece Gedikpaşa, Kadırga, Kumkapı, Yenikapı ve civarında yaklaşık bin evin yıkıldığını söylersek, okuyucu depremin etkisine dair bir fikir edinebilir. Bu semtler birbirine çok yakındır... Belki 2 kilometrelik bir çap içindedir.
Depremden sonra Kandilli Rasathanesinin dünyanın en iyi âletleriyle donatılması için Abdülhamid irade çıkarmış ve Avrupa’da araştırmalar yapılmıştır.
HHH
1999 Marmara depreminde en çok zarar gören İstanbul’da Avcılar olmuştur. 1894 depreminde de çok zarar gören yine Avcılar’dır. Ancak, o zaman Avcılar yok, Ambarlı adıyla bir köy vardır. Ambarlı, şimdi Avcılar ilçesinin bir mahallesidir. Eğer o zaman bugünkü yapılanma olsaydı, ilçe tamamen yıkılacaktı.
Bakın, Atina Rasathanesi Müdürü Ambarlı raporunda ne yazmış:
“Meşhûdatımız olan en mühim yarık arzı çamurdan ibaret olan Anbarlı karyesindedir. Mezkûr yarık üç kilometro tûlunda ve sekiz santimetr(o) kadar arzında olup denizden üç yüz metro uzakda ve sahile mütevâzî olarak şark-ı [ve] garbî istikametindedir.
Mahall-i mezkûrda birinci yarıka mütevâzî ve denize otuz metro daha yakın olarak yüz metro tûlunda ve altı santimetro arzında diğer bir yarık daha peyda olmuştur.”
Özetleyelim:
Ambarlı köyünün zemini çamurdur. Üç km. uzunluğunda, 8 cm. eninde yarık oluşmuştur. Yarığın denize uzaklığı 300 metredir ve sahile paralel, doğu batı istikametindedir. Söz konusu yerde birinci yarığa paralel denize 30 m. mesafede, 100 m. uzunluğunda 6 cm. eninde bir yarık daha ortaya çıkmıştır.
D. Eginitis, 1999 depreminde binlerce canın gittiği Yalova, Katırlı (Esenköy) ve civarı için; “kum” ve “balçık” ifadesini kullanmıştır. Buralarda da yarıklar uzayıp gitmektedir.
Ambarlı ve Yalova’da aynı şekilde deprem oluyor. Ambarlı’da fay hattı, yine D. Eginitis’in çizdiği hat... Bu hat üzerinde yıkılıyor binalar ve bu hat üzerinde insanlarımız hayatını kaybediyor.
Raporda birçok ayrıntı var. 117 yıl önce, o zamanın yetersiz imkânlarıyla, gelecekte olabilecekleri gösteren bir rapor yazılmıştır.
Kim dikkate aldı bu raporu?
Dünyanın önemli şehirlerini görenlerin ittifak ettikleri bir husustur: İstanbul yeryüzünün en güzel yerinde kurulmuştur ama en çirkin yapılaşmanın olduğu bir şehirdir.
Tekdüze eski Sovyet şehirlerinde bile böylesine çirkin yapılaşmayı göremezsiniz.
İstanbul’u deprem yıkmadan biz yıkalım ve yeniden yapalım.

Yazarın Diğer Yazıları