İstanbul Belediye başkan adayı Bilal Erdoğan mı?
Önceki gün, İstanbul’da Ak Parti büyük gösteri yaptı. Diyeceksiniz, bu 308 sivil kuruluşun Gazze için, şehitlerimiz için mitingi değil miydi? Evet öyle. Dikkat ederseniz, öne çıkan isim, Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Necmeddin Bilal oldu. Muhalif muvafık bütün ekranlarda onu gördük.
Üstelik “İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı” ve “Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” sıfatlarını taşıyor.
Böyle bir miting, ey sivil kuruluşlar bir araya gelelim, bir miting yapım, demekle yapılmaz. Hele Saray’a göbekten bağlı bu sivil kuruluşlar, “Tepe”nin siyasî hesaplarına uygun bir program içinde miting alanlarında buluşabilirler.
Böyle bir mitingin öncülüğü neden Necmeddin Bilal Erdoğan’ın yaptığını düşündünüz mü?
Recep Tayyip Erdoğan, İBB başkanlığı kaybını bir türlü hazmedemediği, bu yüzden de CHP’den İBB Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun ısrarla görüşme talebine cevap vermediğini biliyorsunuz.
Ekrem İmamoğlu’nun karşısına, en yakınındaki ismi, Binali Yıldırım’ı aday çıkardı. Hatta, seçimi 13 bin gibi az bir oyla kaybedince, birtakım itirazlarla, İBB seçimini tekrarlatmış, bu defa 800 bini aşkın farkla kaybedince naçar, buyurun koltuk sizin demiş, ama hiçbir surette içine sindirememiş, her fırsata, E. İmamoğlu’na yüklenmişti.
Hâlbuki başşehir Ankara. Asıl başşehir elde tutulması gerekir. Hayır, Ankara’yı hesaba katmadı. CHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Mansur Yavaş’la da görüştü, bazı taleplerini de yanında telefon ederek karşıladı.
İstanbul neden önemli R. T. Erdoğan için? Kendisini belediye başkanlığı yaptığı için önemsiyor, diyebilirsiniz. Bence asıl sebep o değil. Eğer Vahîdettin’i öne çıkarıyor, Merkez Bankası gibi, devletin bazı organlarını İstanbul’a taşıyorsa, kendisi, her fırsata İstanbul’a geçiyorsa, Osmanlı’nın payitahtını kendi payitahtı olarak görmek istemediği söyleyebilir miyiz?
Düşünün... Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl dönümünde bile donanmanın İstanbul Boğazı’ndan geçişini, bütün tenkitlere rağmen Vahîdettin Köşkü önünden selâmlamıştı. Hâlbuki, Vahîdettin, Dolmabahçe’de de oturmuştu. (O, Dolmabahçe’de otururken, İstanbul’u işgal eden, İngilizlerin başını çektiği İtilaf Devletleri’nin gemileri Saray’ın önünde demirlemiş, hatta, kendisiyle görüşmeye gelen Meclis-i Mebusan üyeleri Hüseyin Rauf (Orbay), Meclis Reis Vekili Balıkesir Mebusu Abdülaziz Mecdi (Tolun) ve Konya Mebusu Mehmet Vehbi (Çelik) Hocalarla aralarında sert konuşmalar geçmişti. Çünkü mebuslar, Ankara’yı merkez alan Millî Mücadele’yi destekliyorlardı.)
Donanmanın selâmlanması için, kendilerinin çalışma bürosunun olduğu Dolmabahçe Sarayı tercih edebilirdi. Ama Vahîdettin Köşkü önünden selâmlayarak bir mesaj vermek istediğini hepimiz biliyoruz.
N. Bilal Erdoğan, ABD’nin önemli üniversitelerinden Harvard mezunu. Dünya Bankası’nda da bir süre çalışmış. İtalya’da doktora da yapıyordu. Sonuçlandırdı mı, bilmiyorum.
Şimdi bir iş adamı. Gemileri var. Sosyal hayatta da çok faal. Halkın içinde. Okçuların da başındaki isim de o. Arada bir ok atarken görünür.
Önceki günkü büyük mitingde, konuşması kısa ve özlüydü. Herkesin dikkatini çekmiştir.
R. T. Erdoğan, damadı Berat Albayrak’ı bakan yaptıktan sonra, oğlunu, neden İBB başkanlığı için aday göstermesin? İBB küçük kalır. En azından bakan yapar, demeyin. Recep Tayyip Erdoğan İBB başkanlığından parti başkanlığına, başbakanlığa, cumhurbaşkanlığına yükseldi. Oğul İBB Başkanlığı basamağından Saray’a atlayamaz mı?