İsrail’e karşı caydırıcı neyiniz var?!
Önceki gece İran, İsrail’e bomba yağdırdı. Yine haberli saldırı. Haberler önce ABD basın yayın organlarında çıktı. Birkaç saat sonra da saldırı başladı.
Tahran, ABD yönetimine: “Biz saldıracağız, haberiniz olsun.” bilgisi vermiş. ABD yönetimi de anında İsrail’e haberi uçurduğu gibi, Akdeniz’deki, Kızıldeniz’deki donanmalarına ‘aman ha dikkat! İran bombalayacak. Bu bombaları karşılayacak tedbirleri alın’, talimatını gönderdi. Kendi basın yayın organlarını da bilgilendirdi ki, hemen haber yapılsın, haberlere ulaşan İsrail halkı da tedbirlerini alsın.
Önceki günkü yazımda şu satırlar vardı:
“Çok açık yazıyorum... Şu anda bölgede en güçlü devlet Türkiye. Türkiye de savaşa girse, gerilemeye ve yenilmeye mahkûm. Savaşı kazanmanın inançla, azimle, kararlılıkla, cesaretle, kendini feda etmekle ilgisi yok. Düşmanı yenmenin iki yolu var: ‘Akıl’ ve ‘silah’”
“Akıl” yetseydi, “silah” da olurdu. “akıl” deyince, yaratılıştaki “akıl”dan bahsetmiyorum, tahmin ettiğiniz gibi; ilimden bahsediyorum. Biz ve diğer İslâm ülkeleri... İlimde yol alınabildi mi?!
İsrail’in karşısında olanlarda caydırıcı hiçbir tedbir, hiçbir güç yok.
Karşılıklı saldırlar da gösterdi ki ne İsrail galip çıkacak ne düşman gördükleri... İsrail’e destek veren ülkelerin bunu anlamamaları mümkün değil.
Bir zaman gelecek, şartsız İsrail destekçisi ülkelerin insanları Yahudi düşmanı kesilecekler.
Nereden nereye gelindiği, Yahudilerin neden barınacak yer bulamadıkları ve yine neden Müslüman bir ülkeye, Osmanlı’ya sığındıklarını incelesinler.
Bir şey daha yapsınlar... Jean-Paul Sartre (1905-1980), Türkçeye “Yahudi Sorunu” başlığıyla çevrilen eserinde antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) üzerinde durur. Sartre’ın vardığı sonuç itibarıyla yol almak değil, bu yolda giderken Yahudilerin duraklarının, başkalarını neden rahatsız ettiği üzerinde de kafa yorsunlar.
***
Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada, İsrail’in nihaî hedefinin Türkiye olduğunu söyledi:
“Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin tamamen dinî fanatizmle Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir.”
Recep T. Erdoğan’ın bu sözleri ütopik mi?
Netanyahu din adına yola çıktıklarını ta başta söyledi.
Gazze’ye saldırılarının adı “Demir Kılıçlar”... Tevrat’tan çıkma. Saldırıları sürerken konuşmalarında ara ara dinî kitaplarından cümleler aktardı.
Yine dinî kitaplarından çıkma “Yeşaya”dan bahsederken: “Ortak gücümüz ile haklılığımızı ve Yahudi halkının ebedîliğine olan derin inancımızla Hamas’a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz.” demiş, Tevrat’ın “Yeşaya” kitabından şu iki cümleyi okumuştu:
“Ülkenden şiddet, sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri duyulmayacak artık. Surlarına kurtuluş, kapılarına övgü adını vereceksin.”
Şimdi Lübnan’ı işgal teşebbüsüne “Kuzey Okları” adını vermiş. Allah Bilir bu “Kuzey Okları” da dinî argümandır. Belki de arada, “din dışına” çıkayım da insanları şaşırtayım, demiştir.
“Kuzey Oku”, arkeolojik/antropolojik araştırmalarda yön okuymuş. “Arazi fotoğraflarında kuzey doğrultusunu göstermede kullanılan bir tür fotoğraf ölçeği” olarak tarif ediliyor.
Kuzeyde Türkiye de var! Kaynak Tevrat’sa, nereye ulaşmak istediğinin sınırı da bellidir. Hazır arkasına ABD’yi, diğer ülkeleri almışken, sınırları genişleteyim, demeyeceğini kim söyleyebilir?!
Yahudi devletinin Filistin’de kuruluşu da din bağlantılı... Utanç Duvarı burada. Hedef Mescid-i Aksa’yı yıkıp Süleyman Mabedi’i yeniden inşa etmek. “Utanç Duvarı”, Süleyman Mabedi’nden kalan son parça...
Duvarın uzantısına bir tünelden giriliyor. O tünel kapalıydı. Sonra açtılar ve açmalarıyla birlikte büyük tartışmalar ve çatışmalar çıktı. Çok sayıda Filistinli öldürüldü. Çatışmalar biraz durulunca, o tünel ziyaretçilere açıldı.
(Sonra Filistin ve İsrail’e gitmiş, o tünele de girmiştim. Daha önce burada bahsettim.)
Arz-ı Mev‘ud (Vaat edilmiş topraklar) meselesini bir daha ele alacağız.
***
Ve son cümle:
“Tarih, strateji bilmeyen ahmakların savaşıdır bu savaş... ÜSTELİK BU AHMAKLAR BİR DE HARİSSE...”