İsrail mi Filistin mi?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Filistin’e gitti. Daha önce bir Diyanet İşleri Başkanı Filistin’e gitmiş miydi? Bilmiyorum. Gitse bile, bugünkü kadar netameli günlerde gitmemiştir.
Prof. Dr. Mehmet Görmez, inisiyatifini mi kullandı, yoksa “yukarı”dan biri “git” mi dedi? Belki demiştir, belki o, “yukarı” ile gereğinden fazla “uyumlu” olduğu için “git” denmeden gitmiştir!
İsrailliler, Ağlama Duvarı’na bitişik ve paralel, Mescid-i Aksa’nın altını oyacak şekilde uzanan tünelin açılışı sırasında çıkan büyük hâdiselerin ardından ben de İsrail ve Filistin’e gitmiş ve uzun uzun yazmıştım. Şaşırtıcı; Yahudi taksiciler, biraz çekinseler bile Kudüs’te Arapların tarafına bizi götürüyorlardı. Şimdi mümkün mü?!
Uyum, itilâf ne güzel... Senin toprağın, benim toprağım demeden, birilerinin mülevves, çirkin politikalarına âlet olunmadan yaşayabilmek... Hatta pasaportsuz bir ülkeden bir ülkeye gidebilmek... İnsanı insan olduğu için sevebilmek... Herkesin içindeki küçük canavarları baş vermeden bastırabilmek... Ne güzel, ne güzel!
Ama olmuyor.
Yahudi Stefan Zweig’in “Dünün Dünyası” nda, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde hayal ettiği “Avrupa Birliği”, beni ötelere taşımış ve “dünya birliği” hayalini kurdurmuştu. Onun için sık sık “sınırlar açılmalı” diye yazdım.
Ne mümkün şimdi!
Mehmet Görmez, önce Gazze’ye gitmiş, buradan Batı Şeria’ya geçmiş. (Nereden geçti? Lübnan’dan mı, İsrail’in hâkimiyetindeki topraklardan mı?) Beytüllahim’de (Hz. İsa’nın doğduğu mekân) “6. Uluslararası Kudüs Konferansı”na katılmış ve dikkatle seçilmiş kelimelerle şunları söylemiş:
“İsra ve Mîraç, zamansal ve mekânsal olarak Mekke’de ve Medine’de geçen Nebevî davet aşamaları arasında bir yükseliş ve yücelik aşamasıdır. İsrâ, yeryüzünde, inancında Mescid-i Haram ile Mescid-i Aksâ’yı birbirine bağlayan Müslüman bir ümmetin doğuşunun ilânı açısından bir yükseliştir. Bu nedenle Aksâ ve Beytu’l-Makdis meselesi, Risâletin onuncu yılından Kıyamet Günü’ne kadar Müslüman ümmetinin meselesi olmuştur ve olacaktır.
Bugün Müslümanlar, Kudüs’ün Yahudileştirilmesiyle ve Kudüs hakkındaki Kur’anî-İslamî inanç ile çatışan büyük bir meydan okumayla karşı karşıyadır. Kudüs, Müslümanların imanının ve inancının bir parçasıdır.”
Prof.Dr.M.Görmez’in konuşmasında geçen kavramları araştırdığınızda, İslâmî mana derinliğini hemen fark edersiniz.
Kısaca; Kudüs, Arapların değil; bütün Müslümanların... Kur’ân’da hüküm açık: “Ona (Hz. Peygamber’e) ayetlerimizden bazısını göstermek için kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir.” (İsrâ, 17/1).
Kitap indirilen Hz. Musa ve Hz. İsa da orada...
Tarihin derinliğine girersek mahzenlerde yol bulamayız ve kayboluruz. Son gelenin, öncekileri nesh ettiği (kaldırdığı) kabul edilmezse çatışma kaçınılmazdır.
İsrailli gazeteci Ari Şavit’in dikkat çekici “Vaat Edilmiş Topraklarım-İsrail’in Yükselişi ve Trajedisi” başlıklı hatıralarından bahsetmek ve “yükseliş” ve “trajedi” yi gören gözle ele almak istiyordum. Giriş uzun oldu. Sonra.