İslâmcılık-Yunan işgali

Yazmazsam olmaz. İslâmcı kesimin fikri çok açık: Mustafa Kemal Millî Mücadele'yi başlatmasa, Cumhuriyet kurulmayacak, padişahlık, halifelik kalkmayacak, şeriatla yönetilip gidecektik!...

"İstanbul bile işgal edilmişti. Sevr uygulanacaktı." deseniz "Varsın uygulansın, varsın daracık bir alana sıkışalım... Şeriat korunacak, halifelik kalacak, padişah efendimiz 'zill'ullahi fi'l-arz' (Allah'ın yeryüzündeki gölgesi) sarayında oturacak ya... Ne var bunda kötülük!" cevabını alırsınız.

Siyasî İslâmcıların Millî Mücadele'ye itirazlarının özü budur.

İslâm'da halifelik yok... Halifelik bir siyasî oyundur. Önce bunu böyle bilelim. "Şeriat" diyorlar ama, o dönemin cemiyet hayatını inceleyin... "Şeriat"ın adı var sadece... Hem sormak lâzım, sizin hayal ettiğiniz şeriat nedir? Hiçbir İslâm ülkesinde "Kur'ânî" hükümler uygulanmıyor. Kendileri de bilirler bunu...

En şeriatçısı IŞİD! Gerisini siz düşünün!

Türkiye'de Lozan'ın niye tartışmaya açıldığını anlamadım. Bir sürü meselemiz var. Biri bitmeden biri başlıyor. Ama biri (birinin ağzından çıkanı 'âyet' mesabesinde gören birileri) Lozan'a kafayı takmış... Bu antlaşma bir yenilgiymiş aslında!

İyi öyleyse... Lozan'ı beğenmiyorsanız, kendiniz Lozan'ı yırtıp atın! Binin tanklara istediğiniz yeri gidip alın!

Kılavuzu Mustafa Sabri-Kadir Mısıroğlu olanın fikri de bu kadar olur!

Kadir Mısıroğlu'nun 28 Mayıs'ta yaptığı bir konuşmada Kurtuluş Savaşı'na dair: "Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı." diyor.

Bir tarihte yol üzerinde Osmancık'a uğramıştım. Oranın yerlisi arkadaş, Kadir Mısıroğlu'nun çok önce buralarda, eskilerden Yunan mezalimini dinleyip derlediğini söylemişti. (K. Mısıroğlu'nun "Yunan Mezalimi" adlı kitabı var. Vaktiyle okumuştuk.)

Kazdağları'nda, Türkmen Alevîleri araştırıyordum. Bir köyde o sıra 90 yaşında olan bir zatla karşılaştım. Yunan işgalini biliyordu. Yunanlıların zulmedip etmediklerini sordum. "Biz zulüm görmedik. Köyümüze gelir çetecileri sorarlardı." dedi.

Başka yerlerde, işgalcilerin zulmü çok anlatılmıştır.

Nasıl bir zihniyet ki, Türkiye bağımsız olmasın, Yunan gelsin, nasıl olsa ibadetimize karışmaz, diyebiliyor. "Atatürk" düşmanlığı bu kadar mı gözlerini kararttı!

Bir tarihte yine Batı Trakya'daydım... Dinlediklerimi yazmayayım artık. Zamanında çok yazdık. Kitabını bile çıkardık.

Belgelerle konuşulmalı... Dönemi, şartları bilerek, idrak ederek konuşulmalı... Bizi yıkan hamasettir, ölçüsüzlüktür, rasyonel düşünememe, akıl yürütememedir, vaziyeti tayin edememedir...

Önümde bir kitap duruyor: "Dört Rapor"... Alt başlığı çok şey ifade ediyor: "Müttefik Kuvvetleri Komisyonu'nun (ABD, Büyük Britanya, Fransa, İtalya) 'Yunan Mezalimi'ni Araştırma Raporları 1919-1921)-General Harbord'un Ermenistan'da Amerikan Mandası Raporu 1919."

Yabancılar, sadece Yunanlıların yaptıklarını rapor etmemişler Türklerin yaptıklarını da yazmışlar. Bilmiyorum bu yabancıların yazdıklarını okuduktan sonra, işgal altında nasıl şeriat uygulanacaktı, nasıl cuma namazı kılınacaktı, nasıl halifelik kalacaktı?

("Dört Rapor" Tarihçi Kitabevi'nin yayını. Tel.: 0216 418 68 86 / GSM: 05303707411).

Yazarın Diğer Yazıları