Selim İleri Ömer Seyfettin’e niçin saldırmıştı?

Ömer Seyfettin bu ay içinde doğdu, bu ay içinde hayata veda etti. Doğum tarihi 11 Mart 1884, ölüm tarihi 6 Mart 1920.

O bize milliyetçiliği bıraktı, o bize Türkçülüğü bıraktı, o bize Türkçeyi bıraktı...

8 Ocak 2025’te kaybettiğimiz yazar Selim İleri’ye bakarsak o bize “faşizm”i bıraktı!

22 Mart 2025 günü çıkan “Bak Postacı Geliyor”başlıklı yazımızda M. Hayati Özkaya’nın “Bak Postacı Geliyor - Edebiyat Dünyamızdan Şahsiyetler ve Mektuplar” kitabında bahsetmiştim. Hayati Özkaya, “1975'ten 2014’e: Hangi Selim İleri?..” başlığı altında, onun “Ömer Seyfettin ve Faşizm Tutkusu” başlıklı yazısı üzerinde duruyordu.

Biz de Ömer Seyfettin’in az bilinen ve sonradan onun olduğu ortaya çıkan kitaplarını “Türk Ülküsü”nde bir araya getirerek yayınladık. (Bilge Kültür Sanat Yayınları, 190 s.)

Kitabımızın “Sunuş” yazısını yazan Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah, Ömer Seyfettin için şu değerlendirmede bulunuyor:

“2020 yılı Ömer Seyfettin’in vefatının 100. yılıdır. 1920 yılı başlarında, 6 Mart 1920’de uzun süren bir hastalığın sonucunda bu dünyaya veda ettiğinde millet olma bilin­cini kazanması için büyük çaba sarf ettiği Türk milleti, henüz Millî Mücadelesinin başlarındaydı. 1897 Türk Yu­nan savaşından itibaren düşünülürse neredeyse 25 yıldır, aynı insanlar aynı coğrafyada durmadan savaşarak bir varlık mücadelesi veriyorlardı. Birbirine aralıksız ekle­nen savaşlarla dolu bu zaman dilimi diğer tarafıyla ister istemez siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel sorunları da içeriyordu. Ömer Seyfettin, bütün bu mücadele içinde kalbiyle, kafasıyla, kalemiyle var olmuştur. Düşünce ve sanat dünyası, tezleri, mesajları, yarattığı insan tipleriy­le devrindeki milletleşme sürecinin ve yeniden doğuşun öncülerinden olmuştur.”

Biz de “Türk Ülküsü”nün “Ön Söz”ünde şöyle diyoruz:

“Ömer Seyfettin, 36 yıl yaşamış ve bu kısa ömrüne, Türk tefekkürünü, Türk edebiyatını sığdırmıştır.

Yaşadığı dönem ‘çözülme’ dönemidir. Osmanlı Dev­leti için için kaynamaktadır. ‘Ehl-i Salîb’, Türk’ün ölüm fermanını imzalamış, ‘Şark Meselesi’ni masaya yatırmış­tır. Osmanlı sahasında ekalliyetleri, Müslim ve gayrimüs­lim unsurları kışkırtmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin kurucusu ‘Turanî’ ailedir, kur­tarıcısı da Turanî zümre olacaktır: Türk.

O, Osmanlı sahasına ‘Türkiye’ der. Türkiye’de yaşa­yan herkes Türk kimliğinin bir parçasıdır.

Ömer Seyfettin modern Türk hikâyeciliğinin öncüsü­dür. Hikâyelerinin her satırında ‘millî hissiyat’ içimize işler.

Ömer Seyfettin bir mütefekkirdir... ‘Kimiz?’ sorusu­nun cevabını peşin verir: Türk’üz.”

***

Selim İleri’ye bakarsanız, Ömer Seyfettin bütün fikrini “Türk”le özetlediği için “faşist”tir.

Selim İleri, Attilâ İlhan’a gönderdiği mektubunda “Sürekli çalışıyorum şu sıralar. Birikim'de ‘Ömer Sey­fettin ve Faşizm Tutkusu’ adlı uzun bir yazım çıkacak, ba­kalım nasıl bulacaksınız. Düşüncelerinizi mutlaka öğren­mek isterim.” diyor.

O “uzun yazısı”, “Ömer Seyfettin ve Faşizm Tutkusu” başlıklı. Birikim dergisinin Ekim 1975, 8. sayısında yer aldı.

Selim İleri saçmaladıkça saçmalıyor:

“Balkan Savaşı'nın han­gi koşullarda geçtiğini, savaşa katılan biri ola­rak görüyor, yaşıyor ve saptıyor Ömer Seyfet­tin. Bir Türk savaşçısının bozgun günlerinde ‘Hıristiyan’ olmak isteğine tanıklık ediyor; ama ‘Türkçülükten’ vazgeçemiyor, Turan'ı düşlüyor.

Bu kargaşayı nasıl açıklayabiliriz? Ömer Seyfettin bağlı bulunduğu ‘Türkçülük’ akımına yüzde yüz inanmış biri mi? Yani inan bağları gö­zü kör mü yaşatıyor onu? Sanmıyorum. Belirle­meye çalıştığım düşünsel kargaşanın açıklanma­sında, bileşimlerine ayrıştırılmasında, çözümlen­mesinde büyük yarar var. Böylelikle Ömer Sey­fettin'i, öykülerindeki tutarsızlığı ve günümüzde de geçerliği süren faşizm tutkusunu kavrayabi­liriz.”

Selim İleri, 1970’li yılların siyasî hareketlerinin etkisinde... Çizgisini keskin ortaya koyuyor. Türk’e ufuk açmış bir yazarı, ideolojik saplantısıyla harcıyor.

Selim İleri, döneminin sosyalizm/komünizm akımına fena yakalanmış olacak ki, Ömer Seyfettin için şunları yazıyor:

“Bayağı servet düşmanlığından kaynaklanan Ömer Seyfettin'in sosyalizmden nefret etmesi de doğal bir sonuç.

Yazar, sosyalizm karşısına bir dünya görüşü olarak Kızılelma düşünü çıkarır. Kimi öykülerin­de bunu eni-konu anlatır. İlginç bir örnek ‘Kızıl­elma Neresi?’dir.”

Selim İleri, Ömer Seyfettin’in kişiliğini de masaya yatırıyor, maddî çıkarı için kalem oynattığını iddia ediyor:

“Şimdi bir ikilemle karşı karşıyayız: Ömer Seyfettin'in öykülerinde politik bakış, bir gerek­liliğin sonucu mu; yoksa, dönemin yöneticilerin­den edinilmiş çıkarların ödentisi mi? Ömer Sey­fettin yalın dil özlemiyle, öyküye gerekli ağırlığı tanıyan ilk yazarımız oluşuyla ilginç, üzerinde du­rulmaya değer birisi. Ama yaşantısının alabil­diğine bulanık yanları bütün kuşkulara açık.”

Sormak gerek: Selim İleri geçmişte kendi fikrî yapısıyla taban tabana zıt bir gazetede ne için kalem oynatmıştı?

Selim İleri, yazısında Ziya Gökalp’ın da üzerine yürüyor.

Ömer Seyfettin’le Ziya Gökalp birbirlerini tamamlar. İkisi de Genç Kalemler’de Türkçenin mücadelesini vermiştir.

Selim İleri, Ömer Seyfettin ve Gökalp’ın açtığı “sade lisan” yolundan yazı hayatına giriyor, aşırı Türkçülüğe kendisini kaptırdığı için mi, desem, yoksa, Türkçeyi bozarak zihin bulandırmak istediği için mi desem, Türkçeyi de olmayacak kelimelerle örseliyor. Üslûp kuracağım derken, üslûbu bitiriyor.

Selim İleri’nin Ömer Seyfettin’i hedefe koyduğu “Ömer Seyfettin ve Faşizm Tutkusu” başlıklı yazısından önceden haberim olsaydı birbirini açan Ömer Seyfettin-Türk Ülküsü, Ziya Gökalp-Bilinmeyen Yazıları Hakkında Yazılanlar Tartışmalar Malta Günleri ve Yusuf Akçura-Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmalar kitaplarımı önüne koyardım!

Yazarın Diğer Yazıları