Çanakkale Savaşı'nda Yahudilerin yeri

Ortadoğu’da dolaydan savaşın içindeyiz. Gazze yıkılırken, Filistinliler yok edilirken, Türkiye’nin kenarda seyirci kalması düşünülemez.

Mesele Müslümanın yanında olmak değildir. Mesele “mazlum”un yanında olmaktır. “Önce insan” diyoruz.

Yahudileri koruyan, tarihten bu yana topraklarına kabul eden asıl Türklerdir. Yahudiler bize ilimde çok şey kattılar. Osmanlı sahasına ilk matbaayı getirenler de Yahudilerdir. 15. yüzyıl sonunda Yahudiler matbaayı kuruyor, Türkler ancak 18. yüzyılın ilk çeyreğinde 1720’de kurdukları matbaada kendi kitaplarını basabiliyor. Matbaayı kuran da Macar İbrahim Müteferrika. İlmin milliyeti olmaz.

Bugün İngilizlerin başı çektiği İtilâf Devletleri’ni kelimenin tam anlamıyla denize gömdüğümüz Çanakkale Deniz Zaferi’nin 110. yıl dönümü.

Savaşta Türk ordusunda yer alan Yahudilerin yerini hatırlatacağım.

Ve düşman ordusundaki Türklere karşı savaşan Yahudilerden bahsedeceğim.

Önce iç vaziyete bakacağız.

***

Çanakkale savaşlarında Mustafa Kemal öne çıkarılmıştır.

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı’na 25 Şubat 1915’te dâhil oluyor. Yarbay rütbesinde idi. 1 Haziran 1915 tarihinde albay rütbesine terfi ederek Arıburnu Kuvvetler Komutanlığı görevine getiriliyor. M. Kemal’in savaştaki başarılarını sıralamayalım. Hepimizin kaleminde, dilinde...

Çanakkale Savaşı’nda M. Kemal’i en son albay rütbesinde görüyoruz.

Çanakkale savaşları sırasında baş komutan kimdi? Başkumandan elbette padişah Mehmed Reşad’dı. Enver Paşa da başkumandan vekili ve Harbiye Nazırı idi.

İngiltere’nin başını çektiği İtilâf Devletleri’nin kuvvetleri Çanakkale Boğazı’na 12 Ağustos 1914’te geliyorlar. Büyük saldırıyı 19 Şubat 1915’te başlatıyorlar. Savaş 19 Aralık 1915’e kadar sürüyor. İtilâf devletleri yeniliyor.

Savaşın her kademesinde Enver Paşa vardır. M. Kemal’e terfi ettiren Enver Paşa’dır. Enver’in imzaladığı terfi belgelerini daha önce burada vermiştim.

Demek istediğim herkesin hakkını teslim etmek gerekir.

***

Mustafa Kemal’in kurduğu cumhuriyette, Enver ister istemez geri plana itilecektir. Aralarındaki çekişme derindir. Bu çekişmeleri de geçmişte yazdım. M. Kemal Nutuk’ta Enver Paşa’nın adını bir yerde bir sayfada iki defa geçirir sadece.

Bizim “Enver Paşa ve Dönemi” kitabımız var. (Kariyer Yayınları, 663 s.) Çoklukla belgeler üzerinden yürüdüm. Kitabın baskısı bitti. Üzerinde yeniden duruyorum.

“Enver Paşa ve Dönemi” kitabımızın “Ön Söz” girişinde şunları yazıyorum:

“Enver, önce sadece Enver’di, sonra Bey’di ve sonra Paşa idi. Halk onu sadece ruhunu bütün unvanlardan sıyırarak içlerinden biri “Enver” görmek istedi ve “Enver” dedi.

Enver’i ideolojik taassubu yenerek değerlendirmeliyiz. Cumhuriyet açısından bakarsanız da padişahlık devrinden bakarsanız da eksiktir.

Sadece belgeleri, dönemine ait yazılanları, araştırmalarda ortaya çıkanları ele alacak, birbirine ulayacak ve birbirinden istihraç ederek bir noktaya geleceksiniz. Yoksa Enver ve onun kişiliğinde dönemi anlamak mümkün olmayacaktır.

Peşin fikirleri bir tarafa bırakmalıyız.

Ünlü tarihçi Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın şu sözlerini çok yerinde buluyorum:

“Tarih toplumların kimlik bilincini oluşturur, dolayısıyla bu bilinci bozarak kendi hesaplarına yeniden yaratmak isteyen bütün ideolojiler tarihle oynarlar.” (Türkiye Sosyal Tarihinde İslâm’ın Macerası Makaleler-İncelemeler, İstanbul 2010, s. 13)

Tarihe objektif bakıyorum diyene inanamayız. Belge ortaya koysanız dahi, ideolojik kalıbınız içine ne kadarı uyarsa o kadarını alırsınız.

Bu gerçeği neden dillendirmiyoruz veya dillendiremiyoruz... Sarıkamış’ta 90 bin askeri donduran Enver Paşa herkesin dilindedir. Ya Çanakkale zaferini kim kazandı? Savaşı kim idare ediyordu? Savaştan kim mesuldü? Enver Paşa, Harbiye Nazırı, Başkomutan Vekili değil miydi?”

***

18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşları da Cevat Paşa’nın komutanlığında kazanılmıştır.

Denize döşenen mayınların patlamasıyla, karadan gemilerin bombalamasıyla İtilâf Devletleri büyük yenilgiye uğradı. Gemileri mürettebatıyla birlikte denize gömüldü.

İtilâf Devletleri Çanakkale’de başarıya ulaşsaydı, İstanbul işgal edilecek bütün Türk sahaları düşmanın tahakkümünde olacaktı.

(Türk ve düşman ordusundaki Yahudilere sonra bakacağız.)

Yazarın Diğer Yazıları