‘Bak Postacı Geliyor’

M. Hayati Özkaya’nın yine beni oku dedirten iki kitabı önümde. Birinci kitabın ana başlığı “Bak Postacı Geliyor”, üst başlığı ise “Edebiyat Dünyamızdan Şahsiyetler ve Mektuplar” (Tün Yayınları, 323 s.)

İkincisi bir çocuk piyesi: “Oğuz Amca Diye Biri”. Başlık altında “Mehmet Niyazi’nin Çanakkale Mahşeri Adlı Eserinden Uyarlayan: Hayati Özkaya” yazıyor. (Ötüken Neşriyat, 51 s.)

“Bak Postacı Geliyor - Edebiyat Dünyamızdan Şahsiyetler ve Mektuplar”a deneme türü mektuplar diyebiliriz.

M. Hayati Özkaya, ağabeyi Oğuz Özkaya’ya ithaf ettiği kitabının arka kapağında Evet, bir küçük soluk alma, bir rahatlama yolu olarak da bakabilirsiniz mektup yazmaya. Mektubu yazan rahatlar da kapısının önünde bir postacı -kurye mi demem gerekiyordu?- gören rahatlamaz mı? Elbette, o da bundan nasibini alır. Sadece o mu, belki de siz, biz ya da hepimiz nasipleriniz bir şeylerden diyerek yazmaya başladığım bu yazıda payımıza düşenleri almak ve dağıtmak için ‘Bak Postacı Geliyor’ serlevhasıyla bir yolcuğa çıkıyorum.” diyor.

M. Hayati Özkaya, her mektubuna bir yazardan, bir şairden başlıyor. İlk denemesinin başlığı Abdurrahim Karakoç’un “Hasan’a Mektuplar’ından aldığı “Mektup Yazdım Hasan’a/ Ha Hasan’a, Ha Sana” başlığını veriyor. İkinci Mektup başlığı Cahit Sıtkı Tarancı’dan: “Yaş Otuz Bey Yolun Yarısı Eder”. Sonra şu yazar ve şairlerden alınan başlıklar altında o yazar ve şairlerin yazdıklarından hareketle değerlendirmelerde bulunuyor. İki değerlendirme de Mustafa Kemal üzerinden. Kemal Tahir, Hüseyin Nihal Atsız, Orhan Veli Kanık, Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet Âkif Ersoy, Ziya Gökalp, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ömer Seyfettin, Nihal Atsız’ın kardeşi Nejdet Sançar’ın 16 yaşında hayata veda eden oğlu Afşın Sancar’in yazdığı Afşın’a Mektuplar’ı, Ahmet Haşim, Mehmet Kaplan, Refik Halit Karay, Ziya Paşa, Dostayevski: “İstanbul Er ya da Geç Bizim Olacak”, Tarık Buğra, Selim İleri, Behçet Necatigil, Ahmet Hikmet, Orhan Şaik Gökyay, Sabiha-Zekeriya Sertel, Akif Paşa, Ömer Seyfettin, Sabahattin Ali, Ahmet Mithat Efendi, Adalet Cimcoz, Ahmet Kutsi Tecer, Halide Nusret Zorlutuna, Arif Nihat Asya, Puşkin...

M. Hayati Özkaya, yakın zamanda vefat eden Selim İleri’nin Ömer Seyfettin’e dair “farklı” değerlendirmesine “bindiriyor” desek yeridir.

1975'ten 2014’e: Hangi Selim İleri?..” başlığı altında şu satırları okuyalım:

Eski dostlar gibi ya da eskimeyen dostlar gibi eski­meyen mektuplar da vardır. Bunlardan bir kısmı ya şahsa mahsus bir dosyada ya da kuytu bir köşede yaşa­maya çalışırken bir kısmı da bir kitap sayfasında ömrü­ne ömür katıp okundukça yeniden hayat bulur. Böyle­ce unutulmanın girdabına düşmekten kurtulmuş olur. Gerçi unutulmak da bazen bulunulmaz bir nimettir, lâkin herkese ya da her mektuba nasip olmaz. İşte bunlardan biri de Selim İleri'nin Attila İlhan'a yazdığı 21 Eylül 1975 tarihli mektubudur. Buyurun, satırlar arasın­da azıcık dolaşalım:

‘Çok Aziz Attila İlhan,

Beni pek çok sevindiren mektubunuzu dün aldım. İlgi­nize, dostluğunuza çok teşekkür ederim. Yazıyı sevdinizse, ayrıca gönenirim...

Size yazmayı, daha doğrusu tekrar yazmayı hanidir düşünüyordum, birtakım sorular, bir rica dolayısıyla. Hepsini açıklayacağım ya, mektup uzayacak, canınızı sı­kacağım... Yeni Ortam’a gelişinizi ve ayrılışınızı yarım-yamalak işittim, hemen sizi aramaya gazeteye geldim, o gün Ankara’ya dönmüşsünüz. İstanbul'da görüşmek kısmet değilmiş. Artık oralara gelip özlem gideririm. (…)

Sürekli çalışıyorum şu sıralar. Birikim'de ‘Ömer Sey­fettin ve Faşizm Tutkusu’ adlı uzun bir yazım çıkacak, ba­kalım nasıl bulacaksınız. Düşüncelerinizi mutlaka öğren­mek isterim.’”

Ömer Seyfettin’le “faşizm”i yan yana getirmek!...

M. Hayati Özkaya, “Selim İleri'nin mektupta bahsettiği ‘Ömer Seyfettin ve Faşizm Tutkusu’ adlı yazı, Birikim dergisinin Ekim 1975, 8. sayısında yayımlanır. Bu yazıyı Attila İlhan okumuş mudur, okumuşsa nasıl değerlendirmiştir bi­lemem ama ben okudum ve değerlendirdim.” diyor, sonra Selim İleri üzerine gidiyor:

“Daha yazının başlığını okur okumaz başım dönmeye, midem bulanmaya başladı. Nerdeyse kusa­caktım... Derin derin nefes alıp ağır ağır okumaya baş­ladım. ‘Ömer Seyfettin ve Faşizm Tutkusu’ ne eksantrik bir başlık değil mi? Yahu neresini düzelteyim demiş ya adam, işte onun gibi bir şey. Ömer Seyfettin'i hangi mantık ve anlayışla faşist ilan edebiliriz ki... Ömer Sey­fettin memleket sevdalısı, hürriyet düşkünü, istibdada karşı çıkan, baskıcı bir sistemi ve rejimi yerden yere vu­ran bir adam.” (s. 181-183)

Burada benim de söyleyecek sözüm var. Ömer Seyfettin üzerine çalıştık. Kitabımız var. Başka yazımızda M. Hayati Özkaya’nın değerlendirmesi yanında kendi kitabımızdan örnekleri ortaya koyacağız.

M. Hayati Özkaya’nın “Bak Postacı Geliyor - “Edebiyat Dünyamızdan Şahsiyetler ve Mektuplar” farklı bir deneme.

Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları