Yuh olsun İslâm ülkelerine!

1915-1916’da Çanakkale’de emperyalist güçlere karşı amansız bir savaş verildi. Dün Türk’ü zafere götüren deniz savaşlarının 110. yıldönümüydü. Bizim saflarımızda ve bize saldıran İngiltere’nin, Fransa’nın saflarında yer alan Yahudilerden bahsediyorduk. Ayrıntıyı bugüne bırakmıştık.

Siyonistler Trump’ın şartsız desteğiyle dün gece yarısından sonra, sahur vakti, yıkık evlerine dönen Gazzelilere bomba yağdırdılar. Yüzlerce şehitten bahsediliyor.

Yuh olsun İslâm ülkelerine! İsrail’in katliamı durdurulamayacak mı? Ellerinde o kadar imkân var, hiçbirini kullanmıyorlar. Gazze’yi bitiren, Batı Şeria’yı bitiren, diğer Ortadoğu ülkelerinin üzerine gelmeyeceğini söyleyebilir miyiz?

İsrail Arz-ı Mev‘ud dedi, bu topraklar bizim dedi, adım adım Filistin’e yerleşmedi mi? Daha öteye gitmeyeceğinin garantisi var mı?

Hani Gazze’de ateşkes antlaşması yapılmıştı? Ateşkesin ilk merhalesinde ara ara yine saldırdı. Çocuk demedi, kadın demedi, masum demedi 150 Gazzeliyi hayattan kopardı.

Netanyahu ateşkesi tümden bitirdi. Tarihe bir kara sayfa daha ekledi.

***

Çanakkale Savaşları’nda, bizimle omuz omuza savaşan gayrimüslimler de var. “Çanakkale’de Kapı Komşumuz Yahudiler” kitabının yazarı Dr. Mithat Atabay’ın araştırmasına göre; Çanakkale cephesinde, Osmanlı ordusunda savaşan farklı dinlerden 558 asker hayatını yitirdi. Bu “şehitler”in 78’i Yahudi’dir.

İstanbul’da üniversiteye devam ederken okulunu bırakıp Osmanlı safında üsteğmen rütbesiyle savaşan Moshe Sharett (1894-1965) 1948’de kurulan İsrail devletinin ikinci başbakanı idi. Kurucu Başbakan David Ben Gurion döneminde de iki yıl dışişleri bakanlığı yapmıştı.

***

Türk tarafında Yahudiler olduğu gibi, düşmanımız İtilâf Devletleri safında savaşan Yahudiler de vardı. O Yahudiler “Siyon Birliği”, “Siyon Katır Birliği” olarak anılır.

750 nakliye katırı ile yaklaşık 500 kişilik bir birlik kurulmuştu. Süveyş Kanalı savaşı sırasında Türklerden ele geçirilen tüfeklerle silahlandırılmışlardı.

İngiliz Albay John Henry Patterson komutasında bir ay eğitim gören bu gönüllüler birliği, 17 Nisan 1915’te İngilizlerin sağladığı Hymettus ve Anglo-Egyptian gemileriyle Mısır’dan hareketle, 26 Nisan 1915'te, 562 Yahudi asker, 5 İngiliz subay, 8 Yahudi subayla Seddülbahir’e gelindi. Bu birlik ağır ateş altında ön hatlara su, mühimmat, yiyecek ve diğer malzemelerin taşınmasında görev aldığı gibi, çatışmalara yer yer ön saflarda katıldı.

Türk askerlerin kurşunlarıyla 50 kayıp veren Siyon Katır Birliği, Gelibolu Yarımadası’nın tümüyle boşaltıldığı 6 Ocak 1916’ya kadar orada kaldı.

Siyon Birliği önce Midilli adasına, oradan da İngiltere’ye götürüldü.

İngiliz Hükûmeti 1917’de, birliği İrlanda’da çıkan bir ayaklanmayı bastırmak için yollamak istemesine Siyonist liderler karşı gelince birlik dağıldı.

1918’de, yine John H. Patterson komutasında 5000 kişilik yeni Siyon Birliği kuruldu. Bu birlik 12 Aralık 1917’de Kudüs’ün işgali sırasında, İngiliz kuvvetleri yanında yer aldı.

***

İngilizler Siyonistleri koruyup kollamışlardır. Kudüs’ün Osmanlı’dan koparılmasından 40 gün önce 2 Kasım 2017’de İsrail Devleti’ne giden yolun kapısı aralandı. Balfour Deklarasyonu açıklandı.

Bu deklarasyon İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Balfour’un 2 Kasım 1917’de Uluslararası Siyonizm hareketinin liderlerinden Lord Rothschild’e gönderdiği mektuptur.

Gazze katliamının gölgesinde Balfour Deklarasyonu’nu okuyunca insan acı acı gülüyor:

“Majestelerinin [İngiliz Kraliçesi’nin] Hükûmeti adına sizlere Musevî-Siyonist emellerine karşı sempatimizi ifade eden ve hükûmet tarafından onaylanan bu bildiriyi sunmaktan büyük memnuniyet duyuyorum:

Majesteleri’nin Hükûmeti, Musevîlere Filistin’de millî bir yurt kurulmasına olumlu bakmaktadır ve bu gayeye ulaşılmasını kolaylaştırmak için, elindeki bütün imkânları kullanacaktır. Bu cümleden olarak, Filistin’de yaşayan Musevî olmayan toplumların medenî ve dinî haklarına yahut herhangi başka bir ülkede yaşayan Musevîlerin haklarına ve siyasî statülerine zarar verecek hiçbir şey yapılamayacağı açıkça anlaşılmalıdır.”

Sen elini verdin; kol gidecek ve gitti.

Gelinen yer katliam.

Tekrar tekrar yazıyorum. Bugün katliam yapanlar, yarın belki 10 yıl, belki 50 yıl, belki 100 yıl sonra o topraklarda olamayacaklar.

Eğreti yol alanlar gidicidir.

Yazarın Diğer Yazıları