İslâmcılık-mankurtlaşma

Önceki günkü yazımda: "19. yüzyılda Şahabeddin Mercanî 'Müslümanlık" ve "millîlik"i anlamlandırınca bir başka uyanış başlıyor." demiştim.

"Şahabeddin Mercanî kim?" diye soracaksınız.

Millîliği öne çıkaran Şahabeddin Mercanî bir din âlimidir. Rusların içinde, Rusların ve diğer milletlerin tavırlarını gözleyerek, insanların kendilerini sadece "Müslüman" diye vasıflandırmanın aslında "mankurtlaşma" olduğunu idrak etmiş ve şöyle demiştir:

"Rossiye tâifesining kendilerinden nefrîn [sövme] ve serzeniş makamında Tatar dip tenkis [eksik görme] ile tabir ildiğinden bazıları Tatar olmaknı noksan fehimlep ol isimden nefret idüp 'biz Tatar değil Müsülman' deyu niza' ve mücâdele ideler. Heyhat ve heyhat!" (Konuralp Ercilasun, "Türk Uygarlığında Cumhuriyet Evresinin Başlangıcı (1910-1950)", Turkic Civilization Studies I in commemoration of Professor Karybek Moldobaev, 2015).

Rusların ilk çarı Korkunç İvan, 1552'de, Tataristan'ın şimdiki başşehri Kazan'ı alıp Müslümanları yok etmek için büyük katliamlara giriştikten sonra Ruslar ilerlemelerine hız vermişler ve 19. yüzyılda Türk topraklarında istilâlarının hemen hemen tamamlamışlardır. 20. yüzyılın başlarında, Bolşvikler ihtilâlini başlatan Lenin, "Milletler kendi kaderlerini kendileri tayin edecektir." sözlerini iktidarı ele alınca yok saymış, Korkunç İvan'ı aratmaz bir canavarlıkla Türk topluluklarının üzerine ordularını, çapulcularını göndermiş ve Çarlık sınırlarını berkitmiştir.

(Mercanî gibi ben de burada "heyhat ve heyhat!" diyeceğim. Lenin, sonra gelen Stalin ve halefleri, soydaşlarını, dindaşlarını ezerken, ülkemizde komünist hareketler başlatılmış, halka silâh çekilmiş ve bile bile kölelik nizamı kurulmak istenmiştir. İnsan oğlu böyle nasıl gafil olabiliyor, nasıl önünü göremiyor, nasıl mankurtlaşıyor!)

Şahabeddin Mercanî (1815-1889), imam olan babasının dizi dibinde yetişiyor. Dinî eğitimini kuvvetlendirmek için Buhara'ya gidiyor. Buhara'da 11 yıl, Semerkand'da 2 yıl kalıyor. Kazan'a döndükten sonra, imamlık, müderrislik ediyor. Bir ara İstanbul'a geliyor, Şeyhalislâm Ahmed Esad Efendi ve Ahmet Cevdet Paşa ile görüşüyor. Hem Arapça ve hem Türkçe eserler veriyor.

Mercanî, millî uyanışın sembol isimlerindendir. Usûl-i Cedid'in öncüsüdür. Sonra İsmail Gaspralı, bu yeni usûlü (Cedidciliği) sistemleştirecektir.

O zaman, Rusya anâsırından Tatarlar "Tatar" isminden nefret ediyorlar, kendilerini "Müslüman" diye adlandırıyorlar. "Müslümanız" deyince cennet garantilenmiş mi oluyor?!

Yanılgı burada... Muğlaklaşma, hiçleşme, Mankurtlaşma, başkasının emrine girme burada! Elbette "Allah'a hamdolsun ki, Müslümanız, ekmel dindeniz." dersiniz. Eğer kimliğinizi silerseniz, gelir sizi ezerler. (Ülkemizdeki "İslâmcı" mankurtları Allah ıslâh etsin!)

Mercanî Tatarların/Türklerin gafletine hayıflanıyor, "Müslümanlık amenna; ama, bir de bizim millî kimliğimiz var." diyor.

Prof. Dr. Konuralp Ercilasun'un Türklerde cumhuriyet fikrini işlediği mühim makalesinin ana konusuna henüz giremedik. Ona geleceğiz.

______________

Başsağlığı: Gazetemizin eski Ankara Temsilcisi ve köşe yazarı Hasan Demir arkadaşımızı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları