İslamcı muhafazakârlığın çöküşü
Atatürk karşıtlığı bitmeyecek. Bitmeyecek çünkü, ideolojik kökleri var. Dini okullarda, kurslarda bir kısım hocalar, Kurtuluş Savaşı karşıtlarının dillendirdiği o propagandayı tekrarlayıp duruyor.
Dürrizadeler, Ali Kemaller, İngiliz muhipleri, Damat Feritler''in saray çevresinde şekillendirdiği, kökleri, modernizmden geri kalmaya dayalı hain propaganda nesilden nesile devrediliyor.
Türkiye''mizin içinde bulunduğu fikir hezeyanlarının bir göstergesi bu. Aynı zamanda bilimsel gelişmeler ve onun yarattığı modernizm karşısında hiçbir şey üretmeyerek salt eleştiri düzeyinde çakılıp kalmanın beraberinde getirdiği gelenekçiliğin doruk noktası.
Ne demek istiyorum?
Açıklayacağım.
Türkiye''nin içinde bulunduğu, İslamcı-muhafazakârlığın içler acısı haline bir bakar mısınız?
Yolsuzluklar ayyuka çıkmış, lakin Müslümanlığı kimselere bırakmayan sözde "Müslüman ve dindar" olduğunu iddia edenlerde gık yok. Hatta birçoğu soygunun tam göbeğinde.
Ayasofya Camisi''nde Atatürk''e laf eden din adamları ve benzerleri bu konuda suspus.
Hani siz çok Müslümandınız da biz sapkınlardık?
İşten el çektirilen bir kadın Bakan daha dün, herkesin gözünün içine baka baka beytülmalden kendine, şirketine çıkar sağladığını, Müslümanın malını fahiş fiyatla kendi kasasına aktardığını söyledi.
İmanınız inancınız ve olduğunu iddia ettiğiniz dini kimliğiniz bir şey yaptı mı?
Yapmadı. Hatta Mecliste verilen önergeyi reddetti.
Peki, Ayasofya''da Atatürk''e laf yetiştiren imam efendilerin Allah sevgisine ne oldu? Siyaset karşısında eridi mi? Neden ortaya çıkıp da "Ey ahali! Ey İslam ümmeti, ümmeti Müslümanın malını kendi kesesine aktaranlara hesap sormazsak Allah bize sorar!" diye niye demedi?
Tıpkı bunun gibi.
Yüzlerce binlerce olay var. Var ama işin bir tarafında da yönetim erkini elinde tutan imam diplomalı okumuşlar, yöneticiler, gazeteciler vb. var.
Hepsi de Müslüman, hepsi de dindar.
Sadece İstanbul ve Ankara belediyelerinde yapılanları anlatmaya kalksak sayfalar yetmez.
Lakin gelin görün ki, cürüm sahiplerinin hangisinin eğitim seviyesine baksan çoğunun lise diploması maalesef imamlık hatiplik olan kitleler suskun. Pek çoğunun tarikat ya da cemaatlerle ilişkisi var. Kısacası din iman bilgisi sıradan insanlardan fazla.
Şimdi biri çıkmış Damat Ferit ağzıyla konuşuyor.
Bir başkası Ali Kemal.
Öbürü Dürrizade Abdullah.
Beyni yüz yıl öncede kalakalmış. Yüz yıldan bu tarafa dünyayı okuyamamış, olayları görememiş, evrensel değişimi fark edememiş.
Fikri sabit.
Atatürk ve Kuvayı Millîye karşıtı propaganda zaman içinde imana dönüşmüş sanki.
Ey cahil!..
İstanbul''u Fatih Sultan Mehmet aldı, ama torunu Vahdettin İngilizlere işgal ettirdi. Direnmedi. Kurtarmak isteyenlere de savaş açtı. Yetmedi üstüne üstlük bir de "Öldürün!" fetvası yayınlattı. İstanbul eğer o haliyle kalsaydı, bırak Ayasofya''yı, sen, ancak Fener Patriğinin izniyle Osmanlı''nın en muhteşem camilerine girebilirdin. Tabii patrik izin verirse.
Sen ve senin gibiler Kurtuluş Savaşını anlayamamış.
Yazık.
Biz, ilk Diyanet İşleri Başkanımız Börekçizade gibi bilinçli (şuurlu), Elmalılı Hamdi Yazır gibi Kur''an''ı özümsemiş, Mehmet Akif gibi İslam''ı asrın idrakine söyletecek din adamları istiyoruz.
Sonuç olarak başta Türkiye olmak üzere İslam dünyasının ve dolayısı ile İslam''ın en büyük sorunu geleneksel dini formda yetişen din adamlarının değişen dünyayı okuyup, asrın idrakine yetişememeleridir. Bir başka ifade ile sanayi devrimiyle gelişip dönüşen dünyaya, onun beraberinde yarattığı modernizme, gelenekselci ulemanın uyum sağlayacak, dini yorum ve felsefe geliştirememesi beraberinde kültürel gecikmeyle sonuçlanmıştır.
Osmanlı ulemasının modernizm karşısındaki belirgin tavrı salt eleştiridir. Öteye geçememektedir.
Neden?
Çünkü Farabî, İbni Sina, İbni Rüşt gibi filozoflar bir daha gelmemek üzere fikir dünyasından kovulmuştur. Onlar gidince geriye kendini bilmez, bulunduğu makamı ona sağlayan, maaş aldığı devletin kurucusuna söven çürük ulema gelmiştir.