'Irkçılığı bilmezler'
"Siyasî İslâmcılık" adına Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif edenlere karşı halkımızı ikaz etmeliyiz.
Ahmed Naîm'in müritleri çok tehlikeli. Alenî Türk düşmanlığı yapıyorlar. Üç gündür bu müritlerden birinin mugalataları, yalan yanlış sözleri üzerinde durduk.
Türk düşmanlığı aşılayan "Siyasî İslâmcı" zevatı yakından tanıyan bir "ilâhiyatçı"dan mektup geldi. Mektup "içeriden" yazıldığı için kıymetli:
"Sayın Arslan Bey,
Sizi yüce Mevlâ'mın selâm ve rahmetinin üzerinizde olması duasıyla selâmlıyorum.
İslâmcılık, İslâm ve İslâm'la ilişkilendirilen tüm mevzulara ilâhiyat tahsilim gereği pür dikkat olmaya çalışıyorum.
Eksik olmayın, Siz de Allah'a adanmış bu toprakları vatan yapan, İslâm yurdu yapan ve böylece devam etmesi için en değerli varlığı olan canını feda eden, böylece, İslâmcılar gibi söylemle, lâfazanlıkla değil, eylemle, ölümle, şehâdetle, uzuv kayıplarıyla sakat kalmakla İslâm'a hizmet eden bu asil Türk evlâdının, iman ve İslâm'ını, lâf cambazlığı ile evirip çeviren, onu dedesinin ismini anmaktan, ecdadına saygı duymaktan alıkoyan din tüccarlarına, gayet güzel, gayet etkili yazılarla, meydanın boş olmadığını gösteriyorsunuz. Kahraman ecdadımdan izin alarak, şükran duygularımı ifade etmek isterim.
İslâm dünyasında, duraklama 13. yüzyılda başlamış ve hâlâ sürmektedir. Ne yazık ki dünyaya ilişkin pozitif bilimlerde duraklama olduğu gibi, dinî bilimlerde de duraklama vardır. Hatta daha kötüsü her geçen zamanda gerileme vahim boyutlara doğru gitmektedir.
Arslan Bey, üzerinde yaşadığımız topraklara İslâm'ın getirilmesi, bilindiği kadarıyla ilkin Güneydoğu dediğimiz bölgeye Hz. Ömer döneminde, fakat ondan daha fazla Emevîler döneminde olmuştur. İstanbul'da bir semtimizin Eyüp olarak anılması bunun küçük bir örneği; keza, yurdun değişik illerinde Sahâbe, Tabiîn makberelerinin olması bunun ispatıdır. Ancak, bütün dünya ve tüm tarihçiler bilir ki, Anadolu Türk oğlu Türk'ün i'lâ-i kelimetullah sevdasına bağlı olarak Müslümanlaşmış ve hâlâ Müslümandır. Ben, Sahâbeyi Allah'ın dinine, Allah'ın Peygamberine hizmet ve yardım ettiği için severim, keza Yüce Kur'ân'da Cenab-ı Mevlâ, Hz. İsa'ya yardım ettiği için, yani Hak Dini tebliğde görev aldıkları için Havarîleri müjdelemiştir. İşte bu misal, benim ecdadım, yani Türk oğlu Türk, Allah'ın dinine hizmet için geldi, dini yaydı ve yaşadı, yaşattı. (...)
Arslan Bey, H. Karaman dâhil, iddia ediyorum, ne kadar ilâhiyatçı ve diyanetçi varsa, bilimsel olarak 'Bize ırkçılık nedir, anlatın' diye sorsanız, inanın cevap alamazsınız. Çünkü, beşerî bilimleri, pozitif bilimleri, sosyolojiyi, antropolojiyi uzaktan duymuş bir topluluk. Hepsi, Yüce Peygamberimizin ırkçılığı yasakladığını hadis olarak aktarırlar. Ama, ırkçılık nedir, yasaklanan ne, bunu insanları tatmin edecek şekilde bilimsel olarak açıklayacak birikimleri yoktur. Çünkü, sözlerimin başında söyledim, İslâm dünyasında 13. yüzyıldan sonra bilim bitmiş durumda. Bilim adamlığı yok. Bilim, sabır ister, bilim anlamayı gerekli kılar. Bilim aklın devreye girmesini icap ettirir." (Âdem Özoğul)
(Devam edeceğiz.)