İradeye ipotek koymak
Başbakan Recep T. Erdoğan, İstanbul’da, Kültür Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın birlikte tertip ettikleri “Şeb-i Arus” töreninde konuşma yaparken salonda bulunanlar ıslıkladılar, yuhaladılar. Recepçiler atağa geçse de, protestocular kadar seslerini duyuramadılar.
“Yuhalama” var, “ıslıklama” var, muhtemelen söz atma var... Protestocular şimdi tek tek tespit edilecekler, cezalandırılacaklar mı?
Benim varmak istediğim nokta şu: Niğde Üniversitesi’ndeki öğretim üyeleri üzerine baskıları yazıyorum. PKK propagandacılarına hoşlarına gitmeyen sorular sordukları için öğretim üyeleri hakkında soruşturma açıldı. Öğrencilerin yuhalaması, ıslıklaması, “Âkiller”i köşeye sıkıştıran sorular R. T. Erdoğan’a yapılanın aynısı...
Niğde’nin millî-bütünleştirici vasfı bilindiği hâlde Niğde’ye “Âkil” denilen adamların gelmesi hata... Daha büyük hata, ne için geldikleri belli bu kara propagandacılara üniversitede salon tahsis edilmesi...
Üniversite yönetimi açıklamalıdır... Bu adamlara salon tahsisi için kim aracı oldu veya kim baskı yaptı? Rektör Bey’e kalsa, kesinlikle kara propagandacıları kampustan içeri sokmazdı. Niçin ağrımayan başını ağrıtsın ve niçin PKK propagandası yaptırsın ki... Üniversitenin yapısı belli; öğrencisiyle hocası bir bütün ve millî meselelerde hassas... Tartışma çıkabilir, birileri provoke edebilirdi. Allah’tan art niyetliler sızamamış. Böyle olduğu hâlde, sırf, insanlar hür iradeleriyle hareket etikleri, “Âkiller”i sıkıştırdıkları için öğretim üyeleri suçlanıyor ve cezalandırılmak isteniyor; asla kabul edilemez!
İşte size yeni bir örnek... R. T. Erdoğan’ın yuhalanması, ıslıklanması... İnsanlar protesto haklarını kullanıyorlar. Yuhalayabilirler de, ıslıklayabilirler de... Yumurta atmamışlar, domates atmamışlar, ki atabilirlerdi de... Dünyanın her yerinde, cana kastedilmedikten sonra bu tür protestolar kabul görüyor.
Âkiller grubunun başkanı gazeteci Ahmet Taşgetiren’di. R. T. Erdoğan’ın defterinden silinmişken yeniden deftere yazılmak isteyen Ahmet Bey, “Âkilcilik” rolünü o kadar benimsemiş, birilerinin ifadesiyle o kadar “içselleştirmişti” ki, neredeyse dünyanın bile kendi etrafında döndüğünü iddia edecek hâle gelmişti! Toplantı 22 Nisan 2013’te idi. O, 24 Nisan’da, çok çirkin bir yazı yazıyor. Tam bir hazımsızlık yazısı... Salonda olup bitenleri seyrettim. Sadece “Akiller” sorgulanıyor.. Buna tahammül edememiş, Türk insanına “hayvan” demeye getiriyor ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e atıfta bulunuyor.
Daha vahimini söyleyeyim... Salonda “Akiller” paralelinde konuşan Kamu Yönetimi araştırma görevlisi (1968 doğumlu.) İbrahim Albal’ın elinden mikrofonu protestocular almak istemişti. A. Taşgetiren ve şürekâsı, onu sonra otele çağırtmışlar, kendilerini YÖK yerine, Hükûmet yerine koymuşlar, âdeta “rüşvet” teklif ederek, mesaî arkadaşlarının aleyhine kışkırtmak istemişler, ondan, mertçe, “Arkadaşlarımla bir problemim yok... Bana baskı gelmedi.” cevabını alınca kızgınlıktan ne yapacaklarını bilememişler!.
YÖK Başkanlığı ve üniversite yönetimi suskun hâlâ... Halkımız cevap bekliyor.