İmam hutbeyi kimin korkusundan okumadı?
Türkiye’de, geçen cuma namazından okunan hutbeye sanırım, kimse itiraz edemez. İtiraz edecekler varsa, onlar da ülkemize kastedenlerdir. Çünkü, hutbede, Kuzey Irak’ta ABD’nin taşeronu PKK’nın saldırılarında şehit edilen askerlerimiz anılıyor.
Tartışmaya yol açan hutbede asıl “birbirinizle çekişmeyin, birbirinize düşmeyin” sözlerinin geçtiği ayet-i kerîme ve hadis-i şeref okunuyor.
Hutbeye Enfal suresinin 46. ayetiyle giriliyor:
“Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz de gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 8/46)
Hutbe girişinde okunan bu ayet-i kerimenin kaynağı DİB’in yayınladığı “Kur’ân Yolu” gösterilmekle beraber, bu tefsirden alınmamış. Yani hutbede okunan meal tekrar tercüme edilmiş veya bir başka mealden alınmış. Gerçi fark yok. Kur’ân Yolu Tefsiri’nde tercüme şöyle:
“Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 8/46)
Hutbede bir de Kur’ân ifadeleriyle bütünleşen hadis-i şerif veriliyor: “Müminler, birbirini destekleyen bir binanın tuğlaları gibidir.”
Hutbede bir tamamlayıcı hadis-i şerif daha yer alıyor:
“Birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”
Ama Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde bir camide imam hutbenin bir kısmını okumayınca tartışma çıkıyor. Cuma namazına gelen ilçenin kaymakamı, saf tuttuğu yerden imama sesleniyor, “Tamamını okumadınız.” diyor. Tamamını okumasa kimse itiraz etmez ama, okunmayan kısımda bir “mana” var. Bölge hassas, yakın zamanda şehitlerimiz gelmiş, hutbede şehitlerimizden bahsediliyor. İmam tekrar merdivene çıkıyor, geri kalan kısmı okuyor. (Acaba kaymakam hutbenin hassasiyetini nereden biliyor? Önceden Diyanet sitesine mi girmiş, yoksa kendisine belki hutbenin tamamı okunmayabilir, diye ikaz mı gelmiş?)
İş burada bitseydi... Ama bitmiyor. Kaymakam öfkeli. Namazdan sonra imamın odasında tartışma çıkıyor. İmamın söylediğine göre, kaymakam fizikî müdahalede bulunuyor.
“Bölücülük”, “etnikçilik”, 40 yılı geçkin süren saldırılar, bölgenin Türkiye’den koparılmak istenmesi akla gelince, “şehitlik” bir başka mana kazanıyor ister itemez. Ülke bütünlüğünü, kaynaşmayı, birliği, sevgiyi, saygıyı isteyenlerin hassasiyeti zirve yapıyor. Kaymakamın imama müdahalesi, üstelik mülkî amirlerden büyük destek görüyor. Bu destek öyle bir destek ki, Ankara’dakilerine bile ikaz gibi. Kaymakama sahip çıkılsın, şehitlerimizi anmayan, imama ders verilsin, demeye getiriliyor.
İktidar partisinden, Saray’dan Kulp hâdisesine dair açıklamada geç kalındı. Anlaşılan Saray, müdahale etmesin, diye, iktidarı destekleyen büyük ortak, “kaymakam kırmızı çizgimizdir.” demeye gelen sözler ettiği gibi, büyük ortağın şemsiyesi altındaki kuruluşlar da tavrını net ortaya koyuyor.
Diğer taraftan imam, kendisin “temiz”e çıkarmak için ailesini örnek gösteriyor. Babası dâhil korucuların, polislerin olduğunu söylüyor.
Dün de belirttim. Uzun bir hutbe değil, süratle okur, geçer, kimse de niye okudun demezdi. Nihayetinde Ankara’dan gelmiş bir hutbe. Tarikat/cemaat camilerinde olduğu gibi, kafasına göre hutbe okumuyor.
İnternette, hutbeyi yarım okuyan imamın “Örgüt beni tehdit ediyor, korkuyorum, hutbenin şehitlerle ilgili bölümünü okumadım.” dediği iddiası dolaşıyor.
Gerçekten tehdit var mı? Asıl bunun üzerinde durulması gerekir. Tehdit olarak sadece PKK’yı görmemeliyiz… Hüda Par’ın uykuya yatırılan silahlı kanadı Hizbullah da devrede demektir.