‘İlim adamı’ ‘ilim kadını’

Herkes seçimlerin ardından olup bitenleri yazıyor. Yorumlar kamplaşmalara göre... Ben başka konuya gireceğim.
“İlim adamı”mı denmeli, yoksa “ilim kadını” veya “ilim insanı” mı?
Ahmet Rasim Küçükusta, “bilim kadını” denilmesini yanlış buluyor. Kendisi tıp profesörü, kıymetli bir “ilim adamı”dır.
“İlim adamı” denirken nereden çıktı “ilim kadını” ve “ilim insanı”?
“İlim adamı”yla “ilim kadını” kastedilmiyor mu?
Eh, kadınlar Hz. Âdem’in kaburgasından yaratıldılarsa, onlar da “adam”ın içindedir.
Bu işin hikâyesi.
Gerçek Kur’ân’da yazılıdır:
“Ey insanlar, sizi tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkek ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun.” (Nisâ,1)
Müfessirler, “tek nefis” ten Hz. Âdem’in kastedildiğini hususunda hemen hemen müttefiktirler. Bu meselenin dinî yönü, tartışılan konu başka...
Kadınlara kotadan bahsedenler, ilimde de kota ayırıyorlar! Kadın kadındır, nasıl “adam” olur, diyorlar.
Şu doğru: İlim adamları hep erkeklerdi. Geçmişte ister istemez “ilim adamı” denmiştir.
Ama şu gerçek akla getirilmiyor... Herkesi içine alan ifade “Âdem oğulları”dır. Eski Türkçede “oğul” doğan çocuğu ifade eder ve kız-erkek ayırmaz; “er oğul”, “kız oğul” denirdi. Âdem oğulları (Benî Adem) da Kur’ân-ı Kerîm’de geçer.
Yine Kur’ân’da “Yâ eyyühellezîne âmenû” (Ey iman edenler!) buyrulmuştur. İfade müzekkerdir. Müennes olsaydı son kelime “âmenet” olacaktı.
Kur’ân-ı Kerîm, bütün insanlığa indirildiğine göre, kadın-erkek ayrılmamıştır.
Kur’ân’da “eyyühe’n-nâs” hitabı vardır. Hz. Peygamber de “Veda Haccı”nda “eyyühe’n-nâs!” demiştir sözüne başlarken. Nâs, “insan”ın çokluğu.
İlk yaratılan Hz. Âdem olduğu için şahıstan hareket ettiğimizde hepimiz, kız-erkek, Âdem’in çocuklarıyız.
Dilde karışıklığa meydan vermemek için, alışılmışları yıkmamalıyız. Alışılmış olanlar, gelişigüzel ortaya konmamıştır. Dilin bir mantık silsilesi vardır... Araya bir şey sokarsanız, mantık silsilesini de bozarsınız. Türkiye’de dille o kadar oynandı ki...
Geçmişte “uydurukça”, “kurumca” diye çok yazılmıştır. Şimdi bu mücadele unutulmuş, dil serseri mayın gibi kendi hâline bırakılmıştır. İfademizin nasıl zayıfladığı ortada!
“Bayan” kelimesi... Bu kelime sayın, bay, bayan’la birlikte uydurulan kelimelerdendir. Yanlışlığını Prof. Dr. Osman Sertkaya, vuzuh bir dille yazmış ve Türk Dili dergisinde yayınlamıştır (S. 705, Eylül 2010). Ayrıntıyı bu dergide okursunuz. Benim takıldığım, “Bayan Voleybol Takımı”, “Bayan Basketbol Takımı” denilegelirken, bu dahi beğenilmeyip “bayan” kaldırılmış, hepsi “kadın” yapılmış.
Kadın, evlenmiş hanımdır. Kız ise evlenmemiş hanım.
Nedense “hanım” kelimesini unutuyoruz. Hanım sadece evdeşe hitap şekli değildir. Kadın-kız ayırmadan “dişi” için kullanılır.
Ne olabilir: “Hanım Voleybol Takımı”, “Hanım Basketbol Takımı”.
Hanım, “Han emesi” nden türemiştir. (Bir başka iddia “Han-ım”dan) Yani bildiğimiz “han”ın ecesi,
kraliçesi...
“İlim insanı” veya “ilim kadını” tutmayacağı gibi dili karmaşıklığa sürükler. Bunları yazdık diye feministlerimiz bize hemen yaftayı yapıştırmasınlar: Homongolos!
Biliyorsunuz Reşat Nuri Güntekin’in Bir Kadın Düşmanı romanında tiptir Homongolos...
Üç kızım olduğunu ve büyük kızımın üniversitede “ilim” yolunda ilerlediğini, benim kullanmadığım, birilerinin tercih ettiği sıfatla söylersek “ilim insanı” olduğunu belirteyim. Onun için meseleyi kadın-erkek eşitliğine getirip tartışma zeminini “feminizm” e çekmeyelim.
Zorlamalardan, “kadın kotası” gibi, hakikaten ne için kullanıldığını anlamadığım ifadelerden kaçınalım.

Yazarın Diğer Yazıları